Ve oldu işte!
Maşallah deyin maşallah!
Kırk bin kere hem!
Tü tü!
Maşallah !
Ne demiştik?
Patlayacak!!!
Koparıp da patlatılacak!
Koptu işte!
Yani; olay patlak verdi.
Beklenen ve korkulan olarak görülen yaşandı.
Bir anda.
Bir nefeste.
Bir sebeple.
Ve anlaşıldı ki, korkunun da ecele mecele faydası yok.
Çünkü olacak bu iş!
Kaçış yok!
Bir gün herkesin bu tadı (!) yaşayacağından, er ya da geç geliverdi.
Akşam.
Gün alaca karanlığa dönüşürken geldi.
Öncesinde; çok bağırdılar çok!
Anlattılar.
Söylediler.
Kesip biçtiler.
Kimisi de yemledi.
Kimisi “hı” dedi.
Kimisi “en iyi benim” şarkısıyla serenat bile yaptı.
Sonuçta…
El mi bey mi yapan görüldü.
Neler yaşadık neler?
Ramazan ayının kutsallığını gösteriş aracı yapmaktan utanmayanlar,
Tepeden gelip tepelerde kanatsız uçanlar,
Amaca giden yolda her türlü entrikayı mübah görenler,
Kamu güçlerini bireysel çıkar aracı yapmaktan utanmayanlar.
Yağcılar.
Yancılar.
Yandan çarklılar,
İhtiraslarına gem vuramayanlar,
Gerçek anlamdaki halkçıları hor görenler,
Yalandan sevgi gösterisinde bulunanlar.
İleriye dönük ince ayar plan yapmaya çalışanlar,
Ağalara “ağam” diyen ağalar,
Fırsatçılar,
Yağmurun altına sele tutanlar,
Hepsi birden tuttukları gibi…
Kopardılar!
Dananın kuyruğu koptu.
Gözünüz aydın olsun.
Bakın nasıl kesiverdiler.
Bu berber başka berber.
Bireberber.
Çünkü o böyle istedi.
Siz şimdi ister koyun deyin, ister “asıl koyun benim” deyin !
Not: Bu yazı, seçim öncesi kaleme alınmıştır !