O istatistik bu istatistik hep/nepsi yalan söylüyor.
Bunların doğrusu ne?
Halkın yaşadığıdır.
Emekli, maaşları ve asgari ücreti geçin.
Oranları da sıfırlayın.
Gerçek ne?
Gerçek, brütün neti cepten çıkanıdır.
ADS sözleşmesini uzatmaya gittiğimde enflasyon tokadı öyle bir yapıştırdı ki!
Çat, çut çamar.
Vur ha vur!
Bir yıl önceki sözleşme 250 lira iken şimdi en düşük rakam şimdi 450 lira.
Yuh!
Yuh ki ne yuh?
Alt tarafı eve bir kablo bağla ve her ay çatır çatır 450 lira kes.
Ne güzel memleket ya.
Affedersiniz ama sağmal inek miyim biz?
Neyiz?
*
GSM operatörleri de öyle.
Kendi adıma kayıtlı telefonu eşime devir etmeye kalktım bir dayak daha yiyecektim.
Numara aynı, adres aynı ve sadece 4 harf çıkıp yerine 4 harf gelecek de karşılığı 1100 lira.
Hoppala yârim yaz geldi.
Döşe döşe!
Sonrası da var; aylık abonman 600 liradan başlıyor.
Yuhun yuhu!
İnternete yıllık 5400, cep telefonuna da 7200 lira.
Olur mu söyle olur mu, böyle dijital soygun koyulur mu?
*
Enflasyon me dediniz?
O da ne?
Bunun adı enflasyon değil, açıkçası soygun soygun.
Sanki boru döşemişler Trakya’dan Ağrı’ya, Samsun’dan Mersin’e, Hakkari’den Aydın’a kadar.
Akıyor boru hattı.
Tekelleşmeye akıyor.
Ve de milli olmayanlara bağlanan bu hortum her geçen gün genişliyor.
Hepsini bir kenara bırakalım da, insanın içi acıyor.
Üzülüyor.
Kendi ülkemizde böylesine canavar duruma karşı “höst!” denilmemesine canı yanıyor insanın.
Ülke tepeden tırnağa dijital soygun ile hortumlanırken, koskoca yüce mecliste bu hortumu kesip koparmak için neden bir araya gelinmez?
Neden, “Bu ülkenin halkı sahipsiz değildir!” denilmez?