Kim yandaştır, kim candaştır hiç umurumda olmaz!

Zaten izliyoruz olayları ve gelişmeleri.

Meslek kriterlerini askıya almış ve tamamen kurgulanmış robot gibi konuşup yazanları.

Olsun!

Her ne ise olsun!

Ama bir tek şey olmasın!

O da mesleğe kelepçe.

İşte bu can yakıyor.

Seversiniz veya sevmezsiniz hiç önemli değil.

Özlem Gürses’in söylediği ve yazdığı için gözaltına alınması, saatlerce bekletilmesi ve ardından sağlık kontrolü için hastaneye götürülürken bileklerine kelepçe takılması var ya, işte orada ülkem adına canım yandı ve utandım.

Gazeteciye kelepçe!

Bir hırsız ve katil gibi.

Bir dolandırıcı gibi.

Bir casus gibi.

Bir bölücü örgüt üyesi gibi.

Bir gerici militan gibi.

Gibileri saymaya gerek yok!

Kaleme kelepçe vurdular benim ülkemde.

Vurup teşhir ettiler.

Ve dediler ki, korkun!

Korkun ki, yazmayın.

Korkun ki, söylemeyin.

Korkun ki suskun kalın!

Yapılan budur!

Çünkü amacı, anlamı  mesajı da “ayağını/ayağınızı denk alın” demektir bu.

*

Hangi görüşten veya düşünceden olur ise olsun, bir gazeteciye vurulan kelepçeyi bireysel olarak kabul etmem edemem!

Bugün iktidarda şu, öteki gün o hiç önemli değil.

Hangi iktidar yönetimde olur ise olsun, karşı görüş ve düşüncedekileri baskı altında tutmak için bileğine kelepçe vuruyor ise içim sızlar.

Üzülürüm.

Kırılırım.

Utanırım.

Çünkü, yakıştırmam canım ülkeme.

Yakıştıramam çağdaş uygarlık hedefimize.

Yakıştıramam sosyal, laik, hukuk devletimizin Cumhuriyetine.

Olmadı yönetenlerimiz.

O kelepçe olmadı.

Türkiye’ye hiç  kelepçe vurulur mu?

Vurdurulur mu?

Bu ülke sizden bizden kamplaşmasına götürülür mü?