Sahte müfettiş olayından sonra bu kez de “sahte araştırmacı” konusunu gündeme taşıdı Gazeteniz Önder.
Müfettiş olayında “bu haber balon” diye yayanlar oldu.
Ne de tuhaf bir bakış açısı !
Oysa, haber yayımlamandan 10 gün boyunca konu çok yönlü araştırılmış ve sonrasında da sağlam verilere ulaşılınca “Film Gibi Olay” başlığıyla gündeme taşınmıştı müfettişin olayları. Günler günleri kovalayıp da, “sahte müfettiş” haberinin doğru olduğu anlaşılınca,  bu kez konunun özü başka noktalara kaydırılıp üzeri sanki örtülmeye çalışıldı. 

Ardı sıra gittik tabi ki haberimizin peşinden.
Fikri takip çizgisinde sürdürdüğümüz her haberlerimiz belgeli ve yalanlanamaz boyutta olunca, “balon haber” yayılımı yapanların elinde patladı baloncukları.
Bir kez daha anlaşıldı ki, Önder yazar ise doğruları yazar.

 

Sahte araştırmacı olayına gelindiğinde, yine verilerimiz çok sağlam.
Kireçlik’e termik santral kurmak için bir yatırımcı bir yandan izin almaya çalışırken, diğer yandan da bu yörede yaşayanlar  “Hayır, kurdurtmayız” diyerek demokratik hakları çerçevesinde seslerini yükseltiyor.
En son olarak yöre muhtarları başta olmak üzere Çevre Platformu düzenlediği basın toplantısında Ereğli kent merkezinde  sesini yükselterek yatırımcı firma ve bu işe destek olanları ciddi biçimde uyardı. 
Buraya kadar tamam.
Ama Kireçlik bölgesine gidip de, kendilerini “Balıkesir Üniversitesi”nin görevlileri olarak tanıtıp da, bölgenin bitki örtüsünü soran soruşturan, arıcılıkla ilgili araştırmalar yapanların kimliği ile ilgili adı geçen üniversiteye “Kireçlik’e  araştırma görevlisi gönderdiniz mi?” sorumuza  üniversiteden de “Konuyla ilgili birimlerle yapılan görüşmeler sonrasında bahse konu olan bölgede resmi bir görevlendirme gerçekleştirilmediği bilgisi tarafımıza aktarılmıştır” yanıtı alındı. 
Şok.. Şok.. Şok…
Köylere gidip “Balıkesir Üniversitesi’nden geliyoruz” diyenleri Üniversite yalanlıyor!
Hadi bakalım kolay gelsin!
Bu noktada söz biter. 
Gazeteciliğin temel ilkesi, sorup soruşturarak sorgulayarak olayın ve konunun derinliğine inmek şart olmuştur çünkü !
Şimdi soruyorum:
Kimdir bu araştırmacılar?
Bu araştırmacılar dışında başkaları da var mıdır?
Var ise Kireçlik’e hiç gelmişler midir?
Kimlerle görüşmüşlerdir?
Ne sorup soruşturmuşlardır?
Bu sözüm ona araştırma hareketinin içinde olup da bölgeye gelip gitmeden, vatandaşların gerçek görüş ve tepkilerini almadan, hazırlop raporlara imza atan veya atacak araştırmacı var mıdır?
Bu araştırmacılara kim nasıl ücret öder? Bu ücretler vergilendirilir mi? 
Ayrıca, hemen yakınımızda onca üniversite var iken, neden ta Balıkesir’den özel seçilmiş araştırmacılar üniversitenin de haberi olmadan Kireçlik’e getirilir ?
Bölgenin tarımını yok edecek, fındığının kökünü kazıyacak, denizleri kurutacak termik santraller hakkında hangi bilgiye sahiptirler?
Peki bu araştırmacılar örneğin Kdz. Ereğli’deki Arıcılar Derneği’ne gitmişler midir? Gitmediler ve arıcıların derneği görüşmediler ise sebebi nedir?
Başka sorular var daha da, şöyle bir dursun kenarda.!

 

Hattat Holding’den gelen kurumsal iletişim yetkilileri de bu araştırmacılarla ilgili (bana göre isimleri ve adresleri açıklanmadığı için halen daha sahte) bir tek isim vermediler.
ÇED raporunu hazırlayan DOKAY firması bakanlık ile iletişime geçerek belirliyormuş araştırma görevlilerini.
Ereğli’de yaşayanların bu isimleri bilmeye hakkı yok mu?
Bilelim bakalım, sessizce köylerde gezip dolaşan ve kimlik göstermeyenlerin kim olduğunu?
Soralım soruşturalım kimliklerini, gelmişlerini, geçmişlerini, bu zamana kadar hangi raporlara imza attıklarını. 
Vicdanlarını.
Listede olup da Kireçlik’te tam bir araştırma yapmadan  hazır raporlara imza atıp atmayacaklarını da sorgulayalım.

 

Evet, “Sahte Araştırmacılar Kireçlik’te” haberimiz;  Balıkesir Üniversitesinin “resmi bir görevlendirme gerçekleştirilmediği” açıklamasındaki ifadelerinin örtüşmesidir ve  yüzde yüz doğrudur.
Gerçek budur.
Gerisi de hikayedir.
Termik santral girişimine çanak tutmaktır.