Tarsus’ta işlenen cinayetin ardından toplumun her kesimi ayakta.

Eylemler var.

Açıklamalar var.

İdama yeniden izin verilmesi var.

Bunun infial!

Acı…

 

Özgecan olayı sıcaklığını korurken, öne çıkan konu “kadına şiddete hayır!” noktasına takılı kalıyor.

Tamam da, “kadına şiddete hayır” derken; diğerlerine evet mi?

Erkeğe şiddete evet mi?

Çocuğa şiddete evet mi?

Anneye babaya şiddete evet mi?

Hayvanlara şiddete evet mi?

Doğaya şiddete evet mi?

Elbette hayır!..

Ama, konuyu tek bir pencereden almak farklı bir algıyı da bilinç altına pompalıyor.

Kadına şiddete hayır değil, “ŞİDDETE HAYIR” olmalı slogan.

Her türlü şiddete hayır.

Küfüre de hayır!

El kol hareketiyle sindirmeye de hayır!

Şantaja da hayır!

Hakaretlere de hayır!

Aile terbiyesinin dışındaki her olaya ve duruma hayır!

Gerçeği bu olmalı bu şiddet denen ruh hastalığını lanetlemenin yolu.

Şiddete hayır!

Savaşlara hayır!

Baskıya hayır!

Çevrenin katledilmesine hayır!

Rant amaçlı yapılan her türlü toplumsal soyguna da hayır!

Kredi faizlerine hayır!

Petrolü üç kuruşa alıp 700 kuruşa satmaya hayır!

Garibanın soyulmasına hayır!

Tüm hırsızlıklara hayır!

Cinayetlere hayır!

Trafikte kuralları çiğneyip karşısındakileri el kol hareketleri ile sindirmeye hayır!

Saygısızlığa hayır!

 

Özgecan’ın vahşice öldürülmesini olayını sadece “kadına şiddete hayır!” demek yanlış.

Eksik ve hatalıdır.

Yediden yetmişe herkesin, yeryüzündeki tüm canlılara uyguladığı şiddete hayır  demeyi bilmeliyiz.

Şiddetin kadını, erkeği, genci, yaşlısı, çocuğu bebeği olmaz!

Çünkü; şiddet bir ruh hastalığıdır ve kesinlikle ilk önce tedavi edilmesi gereken toplumsal bir tehlikedir.