İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini okuyup da, altına severek imza atmayacak olan var mıdır bilemem. Bildiğim veya inandığım, bu imzayı atmaktan kaçınanların insanlık erdemleriyle barışık olamayacağıdır.

“Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir”  maddesine  ‘hayır’ diyebilir misiniz?

Ya şuna: “Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır.”

Peki ya 7. Maddeye: “Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit korunmaya hakkı vardır. Herkes, bu Bildirgeye aykırı herhangi bir ayrımcılığa ve ayrımcı kışkırtmalara karşı eşit korunma hakkına sahiptir.”

Özel yaşam konusundaki “Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine ya da yazışmasına keyfi olarak karışılamaz, onuruna ve adına saldırılamaz. Herkesin, bu gibi müdahale ya da saldırılara karşı yasa tarafından korunma hakkı vardır” vurgusu yanlış mı?

 

Evrensel boyuttaki uzlaşma ile insanlığın erdem ve onurunu anlatan bu ifadeleri insanın kimi zaman ayağının altında ezip parçalamak geliyor içinden.

Sebep?

Kimi olaylar elbette.

Yoksa, mümkün mü bir insanın insanlığın dışındaki bir söz ve davranışın bırakın içinde olmasını düşünmesi bile ayıp.

Ama…

Şimdi Tarsus’ta bir üniversitesi öğrencisinin tecavüze uğrayıp yakılması olayının karşısına geç ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine olan tüm inancın ile durumu bir değerlendir.

Hadi bakalım.

Bir genç kız bindiği minibüste kaçırılıp ırzına geçildikten sonra yakılarak öldürülüyor.

En yakın arkadaşı bile teşhis edemiyor yanık bedeni.

Ta ki, kıyafetlerini görünceye kadar.

Bu nasıl vahşet?

Nasıl bir insanlık?

Nasıl bir kişilik?

Nasıl…

Şimdi polis ol, jandarma ol, yargıç ol ve sonra da geç bu canavarlığı yapanların karşısına da yüzlerine bir bak!

Hadi buyurun.

Karar sizin…

 

İnsan Hakları Beyannamesinin maddelerini okuyalım mı yine?

Okumayalım…

Çünkü insanlık bitti.

Katledildi bir genç kızın vücudunda.

Stop !..

 

Burada asıl olay “af” denilen olay toplumun nefretini körükleyerek, insan hakkına duyulan saygıyı törpülemektedir.

Suçlu suçunu çekmelidir.

Ayrımsız ve afsız.

Suç devlete karşı ise buna elbette siyasiler bir şekilde toplumsal uzlaşma ile karar verebilir.

Ama…

Suç, bireye karşı işlendiğinde devlet hangi hak ve yetkiyle af edebilir ki?

Devleti yönetenler; yani siyasiler, bu konuda toplumsal nefreti büyüterek  İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ndeki her biri insanca yaşamın temel taşları olan maddeleri halkın gözünde kötü gösterilmesine yol açmaktadırlar.

Bir tarafta canı yanan anne, baba, kardeş var.

Diğer yanda da vahşeti işleyenler.

Şimdi devletin af ilan etme hakkı var mıdır?

Yoktur olmamalıdır.

Bir ayrıntı daha, suç oranlarındaki artışın sebepleri arasında “nasıl olsa af çıkar” algısı yok mudur?

 

Tarsus’ta yaşanan olay insanlık suçudur.

En ağır şekilde  hafifletici hiçbir sebep olmadan da cezalandırılmalıdır ki kamu vicdanı daha çok yara almasın.

 

Yazımın başlığı “Ne dersiniz asalım mı?”.

Tahminim odur ki, toplum bu vahşeti gerçekleştirenleri gözünü kırpmadan asar.

Toplumsal cinnet yangına da  sele de benzemez çünkü.

Siler götürür…