Yıllar ve yaşayanları.
Yaşayıp, yan gelip yatma veya “gelene ağam gideni paşam” demenin dışında, gerektiğinde canını ortaya koyup, “özgürlük” ülküsü ve ilkesi uğruna ay yıldızlı Türk Bayrağımız için savaşmayı tercih edenleri.
Barutları.
Mapusaneleri.
İhanetleri.
Ölmeyi, öldürmeyi.
Beyaz ışığı.
Kırmızıyı.
Yokluğu ve yoksulluğu.
Umudu.
Biatı.
İsyanı.
Özgürlüğü satıp tutsak edenleri.
Yarını/yarınları.
Evet işte o yıllar.
O yıllar ve bu yıllar.
Durum hiç değişmiyor.
Hep hainler ve hep ulusalcıların kavgası.
Yıkılan hanedanlığın özenticileri, hanedanlığın köleleri, hortumları, varaklı yaşamların cazibesinde boğulanların bataklığı kurumuyor.
Besliyorlar sürekli malum dış güzler (!)
Dış dıştan gele gele mesken eylediler yurdumuzu.
Doğusundan başlayıp güneyinden çıkmak istiyorlar dört bir yana.
Hep ve de hep kafalarına kafalarına vuruldukça toz gibi dökülmelerine rağmen; hazır mama ile beslenmekten vazgeçmiyorlar.
Ekmek elden su gölden.
Yağdırıyor dışın dışındaki güçler !
Ama… Öyle bir direnç var ki.
O öyle bir diri ve güçlü ki, onca haine rağmen yıkamıyorlar.
Ve her biri hangi renkte ve kılıkta olur ise olsunlar ele geçiyorlar.
O gün veya bugün veya da öteki gün.
Armut gibi tek tek.
Hatta yeni kılıkları ne olur ise olsun.
Çünkü…
Yarın!
Yarın bu ülkede bir kez daha Cumhuriyet kurulacak.
Her yıl olduğu gibi namusumuz ve şerefimiz üzerine gerçek yeminler edilecek.
Bu yemin ayağını kaldırıp yemin etmeye benzemez.
Süreklidir.
23 Nisan’da,
19 Mayıs’ta
30 Ağustos’ta hep yenilenir.
Tazelenir.
Güçlendirilir.
Özellikle de tüm alçaklara “ayağınızı denk alın!” denir.
Cumhuriyetimizin 101. Kuruluş Yıldönümü kutlu olsun.
Hepimize.