Biraz vicdan….

TBMM’sinde konuşulanlar duvarlara söylenmedi, suya yazılmadı…

Keşke Meclis duvarların sesi olsa, konuşsa; vicdanınınız sızlasa…  

Biraz vicdan ya biraz, biraz vicdan!

 

Lanet olsun gerçekten, lanet olsun ya!

 

İşkenceye izin verene de lanet olsun gerçekten ya!”

 

Bu isyanı duyun, bu seslenişten rahatsız olun!

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28 inci Dönem 8 Nisan 2025 Salı günü 73'üncü Birleşimi açıldı.  Üçüncü Oturumda saat 18.20 itibariyle YENİ YOL Partisi Grubu bir önerge verdi:

“Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu ve 19 milletvekili tarafından, ülkemizde 19 Mart 2025 tarihinde başlayan protestolar süresince yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin ve bu ihlallere zemin hazırlayan siyasi ve idari süreçlerin tüm yönleriyle araştırılarak kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi, sorumluların tespit edilerek adalet önüne çıkarılması ve benzeri hak ihlallerinin tekrarının önlenmesi amacıyla 8/4/2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 8/4/2025 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.”

Ağır insan hakları ihlallerinin Meclis tarafından araştırılması talep ediliyordu…

İYİ Parti grup önerisini oylamaya sunuldu…

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... İYİ PARTİ grup önerisi kabul edilmemiştir.

Ardından DEM Partinin benzer önerisi görüşüldü ve oylamaya sunuldu, reddedildi

Meclis tartıştı… Meslektaşımız Diyarbakır Milletvekili Avukat Sezgin Tanrıkulu söz aldı ve söylediklerini Meclis tutanaklarından aktaralım:  

Diğer söz talebi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'na ait.

Sayın Tanrıkulu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu konuşmayı yaparken ve biraz sonra bazı sözleri okurken çok zorlanacağımı ifade etmek istiyorum ama bunları yapacağım ki burada kayıtlara geçsin.

Değerli arkadaşlar, Çağlayan Adliyesine üç gün boyunca gittim ve gözaltından getirilen gençleri gördüm, onlarla bizzat temas ettim, avukatlarıyla görüştüm; kendi gözlemlerim ve kendi duygularım var. Şunu söyleyeyim: O tabloyu görünce arkamı döndüm, bir duvara uzaklaştım ve ağladım, bir milletvekili olarak, bir insan hakları savunucusu olarak ağladım ama hiçbirinizin umurunda değil, insanların ne yaşadığı da umurunuzda değil gerçekten. Benimle beraber birçok avukat arkadaş da orada ağladı, gördüklerinden ağladılar ama İçişleri Bakanınız çıkmış ya da Adalet Bakanınız çıkmış "Türkiye'de işkence yoktur, bunu söyleyenler haindir, vatan hainidir..." (CHP sıralarından alkışlar)

Size okuyorum, bakın, okuyorum, bunu okuyacağım; ilk ben paylaştım. AK PARTİ'li kadın milletvekilleri size okuyorum, AK PARTİ'li kadın milletvekilleri... "Saçımdan çekildim -bir kız, bir genç kadın- yerde sürüklendim. Kelepçe takılmaya götürülürken 'Seni dövmeyeceğim, tamam.' deyip ambulansın arkasına götürdü. Sakallı, bıyıklı, renkli gözlü ve uzun boylu, 185-190 boylarında olan erkek polis 'Senin göğüslerin mi var?' diyerek göğüslerime dokundu, ben de o esnada altıma kaçırdım."

Değerli arkadaşlar, bu, sözün bittiği yerdir. Biraz, bakın, biraz utanma olsa, biraz vicdan olsa biraz, bu kürsüde konuştuktan sonra Adalet Bakanı "Böyle bir şey yoktur." demez, İçişleri Bakanı "Böyle bir şey yoktur." demez, en azından şüpheyle bakar, en azından. Ya, biz milletvekiliyiz, işkence, kötü muamele var dediğimizde en azından Bakan şu açıklamayı yapar: "Bizde işkence olmaması için çaba gösteriyoruz, iktidarımızdan bu yana 'sıfır tolerans' dedik ama bir milletvekili bunu söylemişse tabii ki soruşturma açacağız, bakacağız, yapan varsa gereğini yapacağız." Ne diyor? "İşkence yoktur, söyleyenler vatan hainidir." diyor. Peki, işkence yapan ya da kötü muamele yapan, bunu yapan güvenlik görevlisi arkasına Bakanı almışsa bir daha yapar mı, yapmaz mı? Sizin vicdanınıza soruyorum.

(…)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Soruyorum, soruyorum. Söyleyeyim bakın, ifade bu, polis ifadesi. Hâkimin ifadesini okuyayım size. Bakın, ben de avukatlarla beraber gittim 6'ncı kata, 7'nci kata, savcıya; dilekçe verecekler ya, kız sinir krizi geçiyor sinir krizi, kriz geçiriyor ya! Avukatlar dilekçe yazmışlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, lütfen tamamlayın.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 7'nci katta bankonun önünde savcıya ulaşamıyorlar, savcının kâtibiyle görüşüyorlar kâtibiyle. Kâtip iki dakika sonra dönüyor "Dilekçenizi almıyoruz." diyor. Arkadaşlar, tablo bu, tablo bu, tablo bu. Bu tabloyu yarattınız ya, bu tabloyu yarattınız. Olağanüstü hâlde de sıkıyönetimde de kapısını çaldığımız savcılar vardı ya, gittiğimiz savcılar vardı. Savcının kâtibiyle görüşemiyorsunuz, kâtibiyle.

Biraz vicdan ya biraz, biraz vicdan! Lanet olsun gerçekten, lanet olsun ya! İşkenceye izin verene de lanet olsun gerçekten ya! Hakikaten ya! Ayıp ya gerçekten! Bu kadar sessizlik olmaz ya! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, teşekkür ediyorum.”

“Vicdan: bazen  sızlar!” başlıklı yazısına  “Vicdan cumhuriyetine vardığımda o kadar sessiz ki her yer…” şiirinin sahibi Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İrlandalı Şair Seamus Heanay’in dizeleriyle başlayan Güven Güzeldere şairin “Vicdan Cumhuriyeti” başlıklı şiiriyle bitiriyor; “ Vicdanı bir ülke olarak tahayyül ettim, sessiz, ıssız bir yer. İnsanın özbilinciyle baş başa kalacağı, kendisiyle yüzleşmekten kaçamayacağı bir yer”.

“ Vicdanımız, bazen sırt çevirsek, unutmaya çalışsak da oradadır. Bütün köreltme ve olmadık mazeretlerle göz boyama çabalarımıza rağmen, en olmadık bir sessizlik anında, içimizde bir yerdeki bir çekirdekten gelen bir fısıltıyla sesini duyurur, kaçmamıza izin vermez, hala orada, derinlerde bir yerde olduğunu hatırlatır. İşte böyle anlarda belki de insanlığımız için en değerli anlardır. Vicdan: bazen sızlar Öyle ki öyle!”  ( Psikeart. 2012. Sayı 25. Syf 6-14)

Sezgin Tanrıkulu Meclis konuşmasını bitirirken çok sinirlendi, elindeki kağıtları “lanet olsun, lanet olsun!” sözleriyle fırlattı attı…

Meclise fırlatılıp atılan kağıtlarda yazılı işkenceyi okuyun!

Vicdanınız sızlasın! 

Sırt çevirebilirsiniz. Kulaklarınızı tıkar, işitmeyebilirsiniz!

Ama çok yakında vicdanınız duymak istemediğiniz fısıltıları çığlığa çevirecek 

Çok yakında çığlık çığlığa işkenceyi duyacaksınız…

Çok yakında bu ülkenin evlatları açılan ceza davalarında işkenceyi anlatacaklar…

Vicdan;  vicdanları sızlatacak!

Lanet olsun!