Bugün içinde bulunduğumuz duruma uygun bir yolda olduğumuzu hissettiğimiz için bu konuyu ele almakta yarar olabilir. Bu duruma nasıl geldiğimizin nedenlerini tartışmayı düşünmeliyiz. Eğer doğru teşhis koyabilirsek doğru tedaviyi uygulayabiliriz de. Hala geç değil “asla geç değil” sadece süresi bize bağlı..

Kuruluşu ülke şartları gözönüne alınınca dünyaya örnek olmuştur ama günümüzde ters yönde ivme kazanmıştır.

Başta hızla kurumlaşmış yokluk ve cahillikler içinde kurumlar kurulmuş doğru karalar alınmış halkın refahı, sağlığı, eğitimi, adalet tesis edilmeye çalışılmıştır ve edinilmiştir.

Kurumlar düzgün kurallara uygun çalışmış, günümüzdeki yolsuzluk, ahlaksızlık, rüşvet, liyakatsızlık kurumu işlevsiz hale getirme, parçalamaya çalışma görülmemiş ama bu gelişmeler dış güçlerin isyanları oluşturması ile zayıflatılıp yavaşlatılmaya çalışılmıştır.

Hedefe kitlenen yönetim ve halkın hedefi kabullenmesi bu girişimlerin başarısız olmasına yol açmıştır.

GÜNÜMÜZDE;

Halk kaderine razı hale getirilmeye çalışılmakta, hayatta kalma şartlarını otokrattan beklemeye alıştırılmaktadır. Halkın sorunlarının konuşulacağı yer MECLİS olması gerekirken işlevsiz bırakılmaktadır.

Halka uçak, tank, uçak gemisi vs ile güvenlik pazarlanmaktadır. Ekonominin sürekli iyiye gittiği iddia edilmektedir. O zaman geçinemediğini söyleyen milyonlar hangi ülkeye tabidir yada yok sayılmakta mıdırlar?!..

Vatandaş devlete karşı olan tüm görevlerini yerine getirmiş ama devleti yönetenler vatandaşa karşı sorumluluklarını gözardı etmektedirler. Ülke kuruluş amacından “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesinden vazgeçmiştir. Halkın refahı amaçlanmamış, üretim, eğitim, ekonomi dengeleri bozulmuş, adalet kişiye göre işler hale gelmiştir.

Eğitimde gençler hiçbir şey yapmamak, üretmemek, birey bir şey olmamak üzerine yetiştirilmektedir.

Bunlar devletin çöküşü olacaktır. Türk halkının ortak devlet anlayışı ortadan kaldırılarak insanları Emperyalist ilkelere göre tek adam rejimi ile yönetmek ve buna yöneltmek kolaylaşacaktır.  Burada toplumun gelecekteki çıkarlarını görüp birleşmeye veya karışıklıklar içinde parçalanmaya karar vermesi gerekecektir.

Her kim olursa olsun seçilenlerin yasalar çerçevesinde iş yapması çağa, gelişmeye uygun davranıp buna uygun yasa hazırlaması için oy vermektedir.

Kişi ve grupların çıkarlarına uymak ve yasaları uydurmak için değil, Azınlığın, yabancıların çıkarlarına uygun kararnameler çıkarmaları yasaların arkasından dolaşmaktadır ve de medyada örnekleri görülmektedir.

Devletin varolması vatandaşlarının üretmesi mümkündür aksi halde üretmezse devlet de yok olmaya gider.

Üretim, Sermaye birikimi olmadığı, pazarların daralması, fabrikaların kapatılması ile karlılık azaldığı için de iflaslar artmış, iş yerleri kapanmaya yada başka ülkelere kaçmaya başlamıştır. Bunun sonucunda da durgunluk başlamış ve ilerlemiştir.

Kişiler buyurma zevkini almışlar ama halka sevgileri yok olmuştur. Halkın refahının çağa göre yaşamasını sağlayamaması bunun göstergesidir denilebilir. Sadece vatandaştan istenmektedir. Bunun göstergesi İBAN, Vergi, Şükretmek, askerlik yapıp ölmesi fakirliğin sınav olduğu şükretmesi gerektiği, liyakatsızlığa göz yumması ve daha bir sürü şey.. Peki bunlara karşı vatandaşa olan görevleri yerine getiriyorlar mı sormuyoruz.. Bu demokrasinin işlemediğini gösterir. Bize olan görevleri yapmayanlara karşı sorumlu olabilir miyiz?.. sorusu boşlukta kalmaktadır.

Durum doymak bilmez açlıkla 5’li çete, dinci kesim, yandaşlar doyurulmaya çalışılmaktadır. İçinden çıkılmaz Suriye savaşına girmekte beis görmemekte, fabrika, liman, arazi yer altı yerüstü kaynakları satılmaktadır.

Peki halk bundan ne kazanmaktadır(??) sorusu yine cevapsızdır. Yada açlık sefalet, işsizlik, baskı hapishane, şehitlik, şükretmek paylarına düştüğü için memnun mudur bilinmemektedir.

İyi yönetilen devlette cezalar azdır. Açılan davaların çokluğu iyi yönetilmediğini, egemenlerin çıkarlarını korumaya yöneliktir. Bu davalarla halk korkutulmaktadır.

Gençlere dayatılan dini eğitim onları birey, medeni üreten düşünen insan olmamak üzerine hazırlandığı için onları umutsuzluğa sevk ediyor ve bundan kaçış eğitimsizliğin artması da gelecek için tehlikeyi arttırıyor.

Bütün bu durumlar oy veren vermeyenlerin çok büyük çoğunluğunu beraber etkilemekte bundan da küçük bir azınlık yararlanmaktadır.

Çökmemek için devletin temellerinin sağlam olması lazımdır. Kuruluşunda temek sınıfsız eşit, refah içinde, eğitimli bir toplum hedeflenerek temelleri atılmış böylece demokrasinin gerçekleşeceği oluşacağı öngörülmüştür. Gerçek ise tam tersi yönde emperyallerin yabancıların telkinleri ile yukarıda yazdıklarımız ve bunun gibi birçok işlem yapılmaktadır.

Böylece çöküş kaçınılmaz hale gelecektir. Sadece zamanı belirsizdir ama kaçınılmazdır.

Emperyalizm istediğini başarmış, sömürge, köleleştirme yolunu açmış, mektup, borç, tehdit, sermaye piyasalarına girip kısa sürede büyük kazançla çıkmak yolunu açıp hiç yatırım yapmadan ülkenin parasını alıp gitmekte ve bizi yoksullaştırmaktadır. Uygulanan politikalar da buna çanak tutmaktadır.

Bu verimli topraklarda üretim halkı besleyen refahını sağlayan tarımdan uzaklaştırarak her şey yapılmış ve yapılmakta emperyal amaçlara hizmet edilmektedir.

Turgut SIDAL