Tahliye kararı verilebilir. Karara itiraz edilebilir. Yeniden tutuklama kararı verilebilir.
Kişi hakkında mahkeme tarafından önce salıverilme kararı verilmişse ve ardından aynı kişinin tutuklanmasına karar verilebilir mi? Verilir. Nasıl oluyor da böyle olabiliyor?
Durum kanuna uygun…Kanun, düzene uygun, düzene uygun kafalar kanuna uygun!
Ama bu durum hukuka, adalete, özgürlüklere ve insan haklarına aykırı…
Yargı, karar verenlerin gücünden çok insan onurunu korur, korumalıdır.
Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 104/(1)’e göre; şüpheli soruşturma aşamasında veya ceza davası açıldığında yargılama (kovuşturma) sürecinin her aşamasında, her zaman hakkındaki tutuklama kararının kaldırılmasını ve salıverilmesini isteyebilir. Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir.
CMK 104. Maddesinin (2) fıkrasına göre; “Şüpheli veya sanığın tutukluluk halinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Bu ret kararına itiraz edilebilir”.
CMK’da yazılı yukarıdaki bu eski düzenlemeye göre şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına ve itirazın reddine karar verilirse; bu ret kararına sadece sanık veya şüpheli itiraz edilebilirdi (Fıkra 2).
2017 yılından önce bu tür kararlara, Savcılık tarafından itiraz hakkı yoktu.
Ret kararına “itiraz hakkı” sadece sanık ve şüpheliye tanınmıştı.
İşte bu düzenleme Olağanüstü Hal döneminde değiştirildi.
Artık Savcılıklar bu kararlara itiraz edebiliyor…
696 sayılı KHK’ nin 93. Maddesiyle CMK’nın 104 ünce maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki “Ret kararına” ibaresi “Bu kararlara” şeklinde değiştirilmiştir (R.G 24 Aralık 2017 Pazar-30280). 01.02.2018 kabul tarihli 7079 sayılı Kanunla bu değişiklik aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır.
Artık savcılık itirazları kanunidir. Ama hukuka ve insan haklarına aykırıdır.
696 sayılı KHK ile Ceza Muhakemesi Kanunun 104. Maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde yer alan bu değişiklikle “salıverilme kararlarına” itiraz hakkı genişletilmiş oldu. Savcılıklara itiraz yolu açıldı. Basit bir değişiklik gibi gözüken bu düzenleme sekiz yıl önce yapılmıştı. Uygulamada savcılıklar itirazlarına başlayınca fark edilir oldu…
Bir mahkemenin salıverilme kararına göre cezaevinden tahliye edilebilirsiniz!
Salıverilebilirsiniz, ama sonra tekrar tutuklanabilirsiniz. Hiç şaşırmayın!
Hakkınızda salıverilme kararı veren hâkim veya mahkeme değişmediği halde; değişmeyen aynı hâkim veya mahkeme önceki kararını değiştirebilir. Salıverilme kararı kalkabilir ve karar tutuklamaya dönüşebilir. Önceki karardan dönülmüş olur.
O halde tahliye kararından dönülebilir! Savcılık itiraz ederse mümkündür.
Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer kanunlarda “itiraz” Savcılıkların kanuni hakkıdır!
Hayatta böyle şeyler olur mu? Evet insanlar kararlarından dönebilir.
Başınız döner, dönebilir. Zaten dünya dönüyor!
İnsan söz verir sözünden döner. Pişman olur yaptıklarından döner.
“Çar Sizi Affetti!” yaşanmış bir tuhaf hikâyedir Cezanız affedilmiş! Çar, idamdan vazgeçmiştir, dönmüş ve suçluları affetmiştir.
Çarlık Rusya’sında yazılmış bir mektup insanların yaşamlarını nasıl etkilemiştir?
Rus edebiyatında sosyalist Vissarion Grigoryeviç Belinski (1811-1848) yüzyetmişyedi yıl önce “Gogol’e Mektup” eserini yazdıktan sonra öldü. Belinski’nin “Gogol’e Mektup” adlı eseri tüm zamanlar için aydınlatıcıdır, devrimcidir. Ölümüyle Sibirya’ya sürgün cezasına gönderilmekten kurtulmuştu. Ama o dönemde bu mektubu üzerinde bulunduran veya okuyanlar ağır cezalara mahkûm ediliyorlardı. Mektubu taşımak veya okumak suç sayılıyordu
Bu mektup yüzünden mahkûm olanlardan birisi de Dostoyevski’dir.
1848’li yıllarda kardeşi ve Dostoyevski; Dışişleri Bakanlığında çalışan Petraçevski adındaki memurun oluşturduğu Aydınlar Grubuna katılır. Topluluğun örgütsel bir amacı yoktur. Çar yönetimi “devrim fırtınasının” Rusya’ya bulaşmaması için çeşitli tartışmaların yapıldığı bu grubun toplantılarına ajanlar sokar. “Gogol’a Mektup”un okunduğunu öğrenen Çar'ın emriyle toplu tutuklamalar başlar. Dostoyevski’de tutuklanır ve mahkûm olur. Sibirya’ya sürgün edilir. Dostoyevski’nin suçu, Belinski’nin “Gogol’e Mektup” adlı eserini Aydınlar Grubunun toplantısında okumaktır.
Mehmet Serdar’ın “Dostoyevski ve Tolstoy Üzerine Bir Konuşma” (Sözcükler. 62. Sayfa 59- 2016/4) başlıklı yazısında Dostoyevski’nin bu mahkûmiyetiyle ilgili şöyle bir hikayesi vardı:
“Altmış yetmiş kişilik bir grup sekiz aylık bir soruşturma süreci boyunca alıkondu. Kardeşi bir süre sonra bırakıldı ama Dostoyevski yirmi yedi kişiyle birlikte idamla yargılandı. İdamı istendi önce, fakat arkasından dört artı dört yıl olarak hapis ve gözetimli kürek cezasına çarptırıldı. Fakat hapishane yönetimi, bu kararlaştırılmış cezayı mahkûmlara aktarmadan onlara, 'Siz idama mahkûm edildiniz' diye bildirimde bulundu ve onları idam mangasının karşısına dizdi. Üstelik mizansenin bir parçası olarak rahip bile getirmişti. Ateş emri beklendi bir süre, fakat bir komut gelmedi. Derken 'Çar sizi affetti' diye açıklama yapıldı, oyun sona erdirildi. Bu olayı hayatının en önemli kırılma anlarından bir diye anlatıyor Dostoyevski”
Bu mahkûmiyet Dostoyevski için ve belki de insanlık için edebiyatın başyapıtları adına bir kırılma ve dönüm noktasıdır… Böyle bir kırılma anı suç ve cezayı sorgular, edebiyat zenginleşir.
Düşünün; idama mahkûm edildiniz. Duvara dizilenlerin arasındasınız, ateş emri verilmesini bekliyorsunuz!
Sonra “Çar sizi affetti” ve oyun bitti, ölümden döndünüz. Ama sonra Sibirya’ya sürgüne gönderiliyorsunuz…
Şaka desen şaka değil…Tuhaf hikâye.
Hikâyeyi çevirelim… Kurşuna dizilmiyorsunuz. Af falan yok! Hapishanede, hapissiniz.
Sonra birdenbire hücre kapınız açılıyor, tahliye oluyorsun diyorlar. Kapıdalar ve acele toplan dedikleri için hemen toplanıyorsun. Bütün kapılar açılıyor. Çarçabuk cezaevinin aracıyla dış kapıya getiriliyorsun. Kapıları açıyorlar, sokağa atar gibi atıp geri dönüp gidiyorlar. Bir başına özgürsün! Dışarıdaki insanlarla berabersin artık! Hiç bilmediğin bir özgürlüğün ve dışarıdaki insanların arasındasın!
Kapıda öğrenciler…Ellerinde çiçekler ve içeriden dışarıya çıkacak tahliye edilmiş arkadaşlarını bekliyorlar…Sana çiçek veriyorlar. Aslında bu çiçek arkadaşları içindi ama sana nasipmiş! Sonra özgürlüğün bin çeşidi, tanımıyorsun ve bilmiyorsun ve ortalığa atılmış gibisin, şaşkın ördek misali!
Sonra eve gidiyorsun. Bir gün bile geçirmiyorlar. 24 saat geçmiyor kapı zili çalıyor. Sonra kapıdalar… Pardon diyorlar. Özgürlüğünüze itiraz edildi, mahkeme tahliyenize ait karara itirazı kabul etti, salıverilme kararınız kaldırıldı ve tekrar tutuklandınız, hapisliğe dönüyoruz diyerek, koluna giriyorlar. Hapishaneye dönüyorsun…Kapılar kapanıyor.
Şaka gibi desen şaka değil, böyle bir hikâye işte desen, pek öyle değil. Bunları söyleyen sen bile olsan, bir tuhaf hikayedir ve hiç yaşanmamış! Ağzında acı bir tat, zihninde dışarıda geçmiş bir gün ardından geçmişe döndüğün, bildiğin hapislik…
Kapanan kapılar! Bildiğin sesler…
Aklına Dostoyevski ve “Çar Sizi Affetti” hikayesi gelir. Biliyorsun ve hep anlatıyorsun zaten! Salıverilirsin, çıkarsın gidersin, tekrar tutuklayabilirler, her an her şey olabilir!
Hukukta dönüşüm; bazı zamanlarda sadece hukuksuzluk demektir.
Özgürlük göründüğü gibi değildir.
Özgürlükler yargı kararına bağlanabilir, geç fark edilebilir; aslında görünüşte özgürlüktür.
Kararlarından dönenler yaşamın her anında vardırlar!
Kurdukları sistemden bile geri dönebilenler vardır ve dönmeleri an meselesidir.
Rüzgâr gülü gibidir bazıları, döndükçe dönerler!
Rüzgâr nereden eserse o tarafa dönerler.
Kararlarından dönenler; düzene uygun kafaların emrindeki rüzgâr gülüdür.
Üflersin dönerler, sallarsın dönerler!
Hapishanelerden kurtuluncaya kadar faşizme karşı koymak; insan onurunu her gün, her olayda sürekli korumaktan geçer ve insanın insandan korkusunu yenme mücadelesidir.