Bu kadar sorun içinde yaşadığımız halde susmamız, yanlışa göz yumup dur demeyi neden bilmiyoruz?!..

Dur demek için bilgi sahibi olmak, sorgulamak, düşünmek vede BİLİNÇlenmek gerekir. Soru soran insan ise biat/kul kültürüne göre yetişmiş toplumlarda suç teşkil eder.

Bugün okullarımızdaki eğitim 1945’li yıllardan sonra bize dayatılan ezbere dayalı soru sormayan, düşünmeyen modern köleler yaratmaya yöneliktir. Ne yazıktır ki bizim gibi ülkeler bu KADERİ paylaşmakta ve sömürülmektedir.

Bir diğer yöntem; insanları temel ihtiyaçları ile meşgul edip özgürlüklerini kısıtlamak ve kontrol etmektir.

Ülkemizde bu sistem iyi işlemektedir. İnsanlar ne nerede daha ucuz alıp karnımı doyururum, barınırım veya nasıl daha az masraf yaparım şeklinde hareket etmeleri olağan hale gelmiştir. Böylece insanlar gerçeklerden, işten, tarımdan uzaklaşmaktadır. Tarım arazilerinin atıl hale gelmesi, fabrika, tersane, limanların satılması, yeraltı/yerüstü kaynaklarının yabancılara peşkeş çekilmesi, Ordu, Milli Eğitim, Adalet, Ekonomi mekanizmalarının bozulması gözden kaçırılmaktadır.

 Konuşma veya soru sorma özgürlüğümüz elden giderse; en iyi cevap Afrikalı kadının SÖMÜRGECİYE verdiği yanıttadır. “KONUŞMA ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ OLMAZSA TOPRAKLARIMIZI, EKMEĞİMİZİ KİMİN ÇALDIĞINI NASIL SÖYLEYECEĞİZ?”

Siyaset ise ayrı bir sorundur. Ülkenin sorunlarına çözüm bulmak için yapılması gerekirken birilerinin kesesi doldurulmaktadır.

Ülkeyi yabancılara BABALAAR GİBİ PAZARLAMAK için yapılırsa vede soru sormayan, suskun… toplum varsa gelinen nokta bugünkü durum olacağı ortadadır.

SİYASETÇİ Akıllı, Bilgili, Erdemli olmalıdır. Vatansever olması ülkesinin menfaatlerini kendi çıkarlarının önünde tutmalıdır. Bizde ise Politikacı, Siyasetçi  kendini içinden çıktığı toplumun üstünde görmektedir.

Bunun en iyi açıklaması; ben halkın seviyesine “iniyorum” sözünde anlam bulur.

Halbuki Cumhuriyeti kuranlar başka M.K. ATATÜRK halkı kendi seviyelerine çıkarmak için EĞİTİME önem vermişlerdir. Aynı zamanda halkın ekonomik refahı için çalışmışlardır. Bugün gelinen durum tam aksi yöndedir. Halk fakirleşirken politikacılar ve siyasetçilerin ve diğerlerinin zenginliği artmaktadır.

Dünya sefalet endeksinde de 2024 yılında 5. olduğumuz sefaletin günden güne yaygınlaştığı gözden kaçırılmaktadır.

En önemlisi de ATATÜRK’ün ölümünden sonra Ulus olma bilinci aşındırılmaya başlamıştır.

Serbest fırka hareketi ile denenmek istese de ATAT;ÜRK izin vermemiştir. Bülent Arınç’ın dediği gibi bizimkilerin zaafı “Masa, Kasa, Kadın” sözüne istinaden bu yönde Tarikatlar, Şeyhlik Müesseseleri hortlamış günümüzdeki durum ortaya çıkmıştır.

NASA 12 Milyon $ bütçesi, 12.000 çalışanı ile uzaya UYDU yollarken 5.5 MİLYAR $ bütçeli tarikatlar kırmızı don giymek günah mı değil mi tartışması yapmakta, şeyhler müritlerinin şifa diye ağzında tükürmektedir.

Kendi çıkarlarına yönelik fetvalar vermekten kaçınmamakta, lüks sefahat içinde yaşamakta,  silahlanıp kendi iktidarlarını kurmaya çalışmakta da beis görmemektedirler.

Diğer bir konu ULUS olamamaktan, milliyetçiliği yanlış anlamaktan kaynaklanmaktadır.

Cumhuriyet sınıfsız eşit bir toplum oluşturmak için elinden geleni yapmıştır ve M.K. ATATÜRK bunu istemiş ve söylemiştir.

Bugün Cumhuriyetin halkın EGEMENLİĞİ hedefi yerini, şahıs, aile, şirket holdinglerin egemenliğine terk etmiştir.

Günümüzde toplum Cumhuriyet değerlerine bağlı ULUSALCILARLA karşıtları şeklinde ayrışma içindedir.

ATATÜRK Türk Milliyetçiliğini DİL, DİN, IRK’tan ayırmış sınıfsız bir toplum hedeflemiştir. Koyduğu ilke ve sınırlar TURANCILIK, PANİSLAMİZM, BOP, GOB dışında kalmayı sağlayacak gerçekçi ilkelerdir. Ne yazık ki içselleştirilmemiştir.

Batı ülkeleri gelişmiş olanlar kendi ulusal çıkarlarına uygun kararlar alırken bizlere  LİBERALİZMİ dayatmaktadırlar. Çünkü sömürü çarklarını böyle döndürebileceklerdir. Bunu da KÜRESELLEŞME adı altında pazarlamaktadırlar.

Şimdi dindar ve milliyetçi iddiasında olan bir kitle düşünün. Halkının Tarım ilaçları ile zehirlenmesine, zehir solumasına, sahte ilaç ve alkole göz yuman, ülkesinin yabancılara peşkeş çekilmesine, yağmasına yardım eden adaleti, hukuku yok sayan..

Bunun yanında bütün bunları görüp sineye çekip, suskunluğunu muhafaza eden bir kitle varken DUR DİYEBİLİR MİYİZ?!!?!..

Bir suçu işleyenler kadar ona karşı çıkmayıp sessiz kalanlar da hem kendilerine hem de gelecek kuşaklara karşı suçlu değiller midir?..

Turgut SIDAL