Türkiye devleti dolandırmak için bebekleri öldüren özel hastanelerde yuvalanmış “Yenidoğan bebek çetesi”ni konuşuyor.

Öldürüldüğü  belirtilen bebek sayısı 12 ama, olay tam araştırıldığında bu rakamın yüzleri bulabileceğini iddia edenlere hak vermemek mümkün değil ki.

Hastayı “müşteri” olarak gören ve nerede ise koridorlarında alınan nefesten bile kâr elde etmeye odaklı özel hastane anlayışının dalga dalga ülkeyi sardığını hepimiz yaşadığımız örneklerle biliyoruz.

Örneğin Ereğli’de sahte hastane vardı.

2015 yılında Kdz. Ereğli’deki Avrupa Göz Hastanesinin nasıl kapatıldığını biliyor musunuz?

Yazmıştım ama bir kez daha hatırlatayım.

O hastanenin kapatılmasının sebebi Op. Dr. Hüseyin Avni Kısa’dır.

H. Avni Kısa “sen de şeker var, gözlerini bir kontrol ettir” demese ben o Avrupa Göz’e gitmeyecektim ve de tabelasının çakma olduğunu öğrenemeyecektim.

Açıkça Avrupa Göz Ereğli’de kendi şubesi gibi açılmış göz hastanesine göz yummuş ve de bölge halkının kandırılmasına yol olmuş.

Öncelikle bana konulan teşhisi Devlet hastanesi raporuyla çürütmem ve de Avrupa Göz’e başvurarak “Web sitenizde Avrupa Göz’ün Ereğli şubesi yok. Ereğli’de ise tabelanız var” diye sormam üzerine, Ereğli’de sahte göz hastanesinin varlığı ortaya çıktı.

Ve hemen ardından tabela söküldü ve gerçek adı olan “Akasya Göz” tabelası asıldı.

Ardından malum sonuç, kapanış!

Şu an İstanbul’daki skandaldan 9 sene önce Ereğli sahte doktor falan değil, sahte hastaneyle karşı karşıya kalmıştı.

Peki, bu sahte hastaneye kim ya da kimler göz yummuştu?

Hiç ortaya çıkmadı.

Aynı sahte Milli Eğitim Müfettişi gibi.

Hatırlarsınız; Gazeteniz Ereğli Önder’in ortaya çıkardığı olayda, bir hanımefendi kendisini bakanlık müfettişi olarak tanıtmış, başta kaymakam olmak üzere herkesi esas duruşa geçirip, tüm okul müdürleriyle toplantılar bile düzenlemişti.

Günlerce makam arabasıyla gezdi hem de!

Valiliğin “sahte müfettiş” resmi yazısını da kaymakamlıkta sümen altı ederek bu rezalete sebep olanlar kimdi ki?

Bilmedik, söylenmedi ve kapatıldı.

Aynen Kdz. Ereğli’de Avrupa Göz Hastanesinin açılmasına göz yumanlar gibi.

**

2015’te Avrupa Göz’ün sahte hastane olduğunu ortaya koyan yazılar şunlardır:

 

**

HASTA MI  MÜŞTERİ Mİ?

Kimi zaman okurlarımızın kimi zaman da kendi başımıza gelenleri paylaşıyorum bu sütunlarda.

Bugün anlatacağım olay ise ibretlik!

Satır satır okunması ve kamuoyunun da herkes ve herkesim tarafından mutlaka bilgilendirilmesi gereken bir gerçek çünkü.

Biliyorsunuz  bizim yaş kemale erdiği için sağdan soldan çürük sesler geliyor. Sağ kulak, sağ boyun, sağ omuz ve kol, sağ diz hep dertli!

Kendimi “Ben çok tatlıyım da” diye teselli ettiğim şekerli durumumu kontrol de tutabilmem için verilen dijital cihaz, meğer  normal değil anormal değerlerle beni kandırmamış mı? Ben de gerçekte 150’nin üzerine çıkan oranı 110 falan bilip şeker ayarımı hep kaçırmamış mıyım? “Oh şekeri hallettim” diye kendime verdiğim teselli ne kadar boşmuş. Tam aksine ‘tatlıyım” diye övünüp gurur duyduğum şekerim beni iyice halletmiş mi?

Devlet Hastanesi’nden Hüseyin Avni Kısa “Her şeker rahatsızlığı göze vurur, mutlaka gözüne bir baktır” dediğinde, bir de aynı hastaneden doktor önerdi.

“Tamam” diyerek göz doktoru randevusunu organize edelim derken; bir öneri üzerine beşer şaşar oluverdim?

Bir göz hastanesi var; en iyi onlar bilir diye düşünerek yolumu özele çevirttiler!

Gittik.

Muayene sonrasında, gözümde şekerden kaynaklanan ödem oluştuğu da vurgulanıp küçük bir not kağıdına yazılan “Sağ/sol katarakt fako diabetik komplike” teşhis ile muhasebeye gönderildim. (Dr tarafından yazılan o not kağıdı dosyamdadır.)

Özel ya !

Muhasebeye “Burası banka şubesi mi?” diye takılarak kapıdan girip doktorun verdiği not kağıdını uzattığımda önce 3 bin lira fiyat çıkarıldı ve uygulanan indirimle 2500 liraya ameliyatımın yapılabileceği açıklandı. TGC üyesi olduğumu ve kurum ile TGC’nin anlaşmasının olabileceğini vurguladığımda ise ülke çapındaki yaygın kurumla anlaşma olsa bile kendilerini bağlamayacakları açıklandı. (O göz hastanesinin internet sitesindeki şubeler arasında Ereğl’nin adı ise yok.  Hastanenin İstanbul’daki merkezine gönderdiğim “neden?” iletim ve telefonuma da yanıt verilmedi.)

Muhasebedeki görevliye “Olur mu, genel bir anlaşma tüm şubeleri kapsar” diye yaptığım itiraza  “bizi bağlamaz” diye kesin bir dille konuşuldu.

2500 lira.

Az buz değil ki rakam.

Düşüneceğimi söyleyerek ayrıldım ama karnıma da koca bir kurt düştü.

Kurt beni gıcıklığına gıdıklarken, bir başka özel hastaneye gittim ve tanıyıp bildiğim doktora muayene oldum.

“Bir şeyin yok” dedi.

İnanılır gibi değil.

“Bana ödem var, katarakt dediler” diye verilen not kağıdını gösterdim.

“Altı ayda bir kontrolün dışında sana ilaç bile vermiyorum” dedi Mehmet Abi.

Allah Allah !

Benim karnımdaki kurt durur mu!

Durmaz !

Başladı tırmalamaya.

Bu kez yolu Devlette buldum.

İnceme, araştırma cihazlar derken; teşhisi şöyle açıkladı doktor:

“Gözlerin benimkinden sağlam.”

Hadi ya !

Devletin doktoru bu teşhisi koyarken,   o anda kendini ziyarete gelen komşu odanın doktoru da inceledi cihazdan çıkan neticeleri.

Bu kez ikisi birden aynı teşhisi koydular.

“Senin gözlerin de ödem ve katarakt yok.” (Devletten de raporu alıp dosyama koydum.)

Sinirden titremeye başladım inanın.

Durmaz…

Tir tir tir…

Bu arada O özel hastaneden aradılar “ameliyat önermiştik ne yaptınız?” diye.

Koyulan teşhisin raporunu almak istediğimi belirttiğimde “tabi ki” yanıtı verildiğinde “düşünüyorum az para değil ki. Para ayarlamaya çalışıyorum” dedim. (Telefon kayıtları mevcuttur.)

Gerçekten de verdiler talep ettiğim raporu.

Raporda şunlar yazılı:

Şikayetler: İyi görememe

Hikaye: Şeker hastası

Bulgular: DRP katarakt tanımlanmamış YAPILAN FFA’DA PREPROLİFERATİF DRP TESBİT EDİLDİ

Sonuç: Operasyon önerildi

Icd-10 :H36.0-diyabetik retinopati (ortak dördüncü karakter 3 ile birlikte); h26.9-katarakt tanımlanmamış. (bu rapor da dosyada)

Sonuç:

İyi ki kurdum varmış ve beni rahatsız etti de sağlığımla ilgili hemen karar vermeyerek diğer doktorlara da gitmişim.

Ve burada şu an yazmayacağım bir çok bilgiye ulaştığımda ise çok irkildim.

Daha ötesi toplum sağlığı adına da korktum.

Biz  vatandaş olarak kimiz?

Hasta mı, yoksa müşteri mi?

Elbette birincisi olmamız gerekiyor ama…

Ama işte o kadar.

Biz hasta değil müşteriyiz.

Müşteri olduğumuz sürece de, her türlü risk/risklere açığız demektir.

Kıssadan hisse…

Gerisi size kalmış…

Not: Köylerde, okullarda yapılan ve ücretsiz adı altındaki göz taramalarına aman dikkat! Bu etkinlikler genelde halk sağlığı için değil müşteri bulabilmek için yapılabilir !

**

Gözz

AVRUPA GÖZ'E MÜDAHALE AKASYA GÖZ HİZMETTE

Kdz. Ereğli'de "Avrupa Göz" ismiyle açılan göz hastanesinin, ülke genelindeki Avrupa Göz ile bağlantısının olmadığına dönük Gazetemiz Muhabirlerinden Eyüp Bektaş'ın köşe yazısı ile ortaya attığı iddia gerçek çıktı. Bektaş'ın Avrupa Göz Hastanesi'nin İstanbul'daki merkezine başvurarak "Resmi sitenizde şubeleriniz arasında Kdz. Ereğli yok. Ama Ereğli'de Avrupa Göz Hastanesi var. Neden?" sorusu yanıt bulmuştu. Avrupa Göz İstanbul Bektaş'a gönderdiği "Kdz. Ereğli'de Şubemiz Yok" açıklaması da haber olunca, Ereğli'deki Avrupa Göz Hastanesi'nin tabelası indirildi ve yerine "Akasya Göz" tabelası asıldı.

**

ARAŞTIRMADAKİ HALLER !

Bülent Ecevit Üniversitesi’nin (BEÜ) hastanesinde de “İşte burası Türkiye” denilen haller oluyor.

Hem de ne haller.

Sosyal paylaşım sitesinde yakın bir arkadaşım yazmış olayı kısaca.

Diyor ki:

“Nasıl mutlu olmaz insan,15 aralık ta ultrason randevusu veren memura daha erken olmaz mı sorusunu yönelttim, hayır boşluk yok cevabı karşısın da ,peki ücretli yaptırsam kaç gün beklerim sorusuna ,vezneye ücreti yatır şu kapıda bekle birazdan çağırırlar cevabını aldım. Mutluyum mutlu, bu ülke de hala işler yürüyor.”

Satır satırına böyle.

Bastıracaksın ki, sıra beklemeyesin.

Paran yoksa 1 ay sonra gel.

Gel dediği yer neresi ki?

İki adım yer de değil.

Ya bu bir ay içinde hastalıkta geri dönülmez bir ilerleme kaydedilirse?

Eyvah !

Vatandaşın bu paylaşımının altına yazmış dostları:

-Ah sosyal devlet ah.

-Bi şekilde yürüyor evet. Allah şifa bekleyen herkesin derdine derman olsun.

-Allah kimseyi darda. Bırakmasın. bütün hasta kardeşlerimize. Allah şifa versin.

-Her zamanki halleri hastanelerin canım Allah sabır versin.

-Artık yaşam çarkı böyle dönüyor herkes hayatından memnun kimsenin şikayeti yok.

**

Ya benim de başımdan geçmişti bu olay ve hiç farkına varmamıştım.

Hani Ereğli’de bir hastane açılmıştı ve adını da “Avrupa göz” koymuştu ya. Bu hastanenin çakma olduğunu ortaya çıkarmış ve o süreçte hastane adını “Akasya” yapmak zorunda kalmış ve ardından da tası  toprağı toplayıp çekip gitmek durumunda kalmıştı.

O süreç içinde gözlerim ile ilgili aldığım “sağlam” raporları sürecinde BEÜ’de çok iyi bir cihaz olduğunu söylemişlerdi.

Sabah erken saatte gidip randevu aldım ve sordum ki bize öğleden sonra sıra gelecek, hemen Ereğli’ye dönüp işlerimi tamamlayarak öğleden sonra tekrar gittiğimde, o gün yoğunluktan dolayı muayene olamayacağım ortaya çıkmış ve “paralı olursa sıra beklemezsin” bilgisini alınca da, 84 lirayı ödemiş ve muayene olabilmiştim. 

Zamanla yarışan bir iş sürecinde böyle bir zorunluluk içinde kalmama rağmen,  durumun ayıbını fark edememiştim.

Sıra bekliyorsun ama muayene olamıyorsun.

Ancak bastır bastır parayı hastaneye işlemler tık.

Hiç sıra mıra yok.

Doktor “gel yavrum neyin var bakim?” diyor.

Bakıyor.

Ben göz doktoruna gitmiştim, doktor bana bakarken de para görmüştür kesin.

Ama bu da O’nun suçu değil ki.

Sistem böyle efendim.

Vereceksin.

Veriyoruz zaten.

 

Nakit yok ise de telaşe etmeyin.

Kart var kart.

Cırt diyor geçiyor.

**

Bizim gençliğimizde dershane işleri yoktu buralarda.

Dershane için İstanbul’a gidilir ve genellikle de  Sirkeci’deki Emek Otel’de kalınırdı. Çünkü Emek Otel ve hemen yanındaki Eriş Otel Ereğlililerin buluşma adresiydi.

O dönem Murat Dershanesi ünlüydü ve bizim Kandillililer hep o  dershane ve otel arasında gidip gelerek üniversiteye hazırlanırlardı.

Bir gün, merhum Necmettin Akay ile İlyas Can’ın büyük oğlu Nihat Can, “parasız saadet olur”, “parasız saadet olmaz!” noktasında iddiaya giriyorlar.

Şimdi kanıt zamanı diyerek soluğu Taksim’de alınca, muhabbet ortamları derken Nihat’ta para bitiyor. Para Necmettin’de var.

Nihayetinde, “parasız saadet olmaz!” iddiayı kazanıyor.

Evet, parasız saadette, sağlıkta olmaz!

Olmadığını hep yaşadık, yaşıyoruz.

Koskoca üniversite bile adaletli olması gerekirken, parası olan ile olmayanı ikiye cart diye ayırıyorsa!

Söz bitmiş, tuz kokmuş ve insanlık çoktan ölmüştür.

İLGİLİ LİNKLER:

HASTA MI MÜŞTERİ Mİ?

https://www.ereglionder.com.tr/hasta-mi-musteri-mi

*

AVRUPA GÖZ'E MÜDAHALE AKASYA GÖZ HİZMETTE

https://www.ereglionder.com.tr/avrupa-goze-mudahale-akasya-goz-hizmette

*

ARAŞTIRMADAKİ HALLER !

https://www.ereglionder.com.tr/arastirmadaki-haller