Alışkanlıkların yeni kuşaklarda da devam ettiğini görünce şaşırmamak elde değil.
Hamam aynı olunca, taslar da değişmiyor herhalde ki, bir makam değişikliği olduğunda en çok çiçekçiler seviniyor.
Başlar kutlamalar.
Sepet sepet düşünce yerine sepet sepet çiçeklerle “en büyüğü benimki” tatminsizliği dışa vuruyor.
O aradı, bu aradı, şu aradı.
O çiçek yolladı, bu çiçek yolladı, şu çiçek yolladı.
Eeee !
Zaman dediğimiz kavramdan daha değerli hazine mi var?
Zaman ve sağlık.
Bu ikili iyi değerlendirildiğinde, toplumun geçici görev verdikleri sorumluluklarını daha iyi yerine getiriyor.
Ama…
Çiçek-telefon-ziyaret-muhabbet gibi boşa geçen fuzililerin iş yaşamının içine girmesini izin vermez ise.
İşte genel alışkanlıklar insanların pohpohlamaya ya bir diğer söz ile gazlanmaya gereksinim duydukları.
Ver gazı yanmasın.
Ver pohpohu yıkılan krallıkların yerine yenisi kurulsun.
Tabi ki böyle olmamalı.
Tabi ki bu boş ve saçmalıkların başlamasına da sürmesine de izin vermemeli.
Çünkü hikaye.
Samimiyetten uzak palavra ve özünde de dalkavukluktan başka hiçbir anlam ifade de etmiyor.
Dalkavuklar pusuda.
Değişen koşulları kendi yönlerine çevirebilmek için tüm fırsatları kullanmaya hazır bekliyorlar.
Bayramlar, seyranlar, doğum günleri, ilk merdivene ayak bastığı an, tuvaletten çıkınca kolanyayı nasıl kullandığının hatırlatılması, yürüyüşler, zıplamalar falan filan fırsatçılık adına kollanırken, o çok değerli zamanı ziyaret çiçek böcek ile doldurmanın anlamı ne?
Yıkılması gereken anlayışların başında bu şov kültürü geliyor.
Tepeden aşağıya bu basitlik sona erdirilmeli.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” derler.
Önce iş.
Önce bilgili iş.
Önce üretim.
Konunun özü bu işler gıcık.
Bir oranda saygısızlık.
Veya daha açık deyimle şımarıklık.
Şımarık dönemler bitmeli.
Bitirilmeli.
Herkes de çapını ortaya koyarken, yeteneğini ortaya koymalı…
O batası anlayış değişmedikten sonra, ha Ali Veli, ha Veli Ali…