Yeni hastane binasının şehir dışına çıkmasından şikayetçi olan vatandaşlar “bunu yaz!” diye bastırırken, “yazsam ne olacak?” yanıtını veriyorum elbette.
Yazsan ne olacak ki?
Hemen eski yıllara anında bir U dönüş yaptığımda, eski ile yeni arasındaki basın ve kuruluşlar arasında haber kaynakları bilgi paylaşımındaki doğru uygulamalar geliyor aklıma.
Gazetede küçük bir haber çıktığında hemen yanıtını alırdı, ya valilikten, ya kaymakamlıktan, ya belediyeden veya ilgili kuruluştan.
Haber ne ise o haberle ilgili yapılan işlem hakkında bilgi aktarılır yayın kuruluşuna da kamuoyuna sonuç bildirilirdi.
Yani, hiçbir haber karşılıksız kalmazdı.
Şimdi öyle mi?
Basın bürosu adı altında hizmet ettiği söylenen tüm birimlerin çoğu dedikodu merkezi veya basını sindirme veya susturma anlamında amacından çok uzakta bulundukları açıktır. Basın bürolarında çalışanların çoğu; yayın organlarına ilan reklam baskısı tezgahlamaktan öteye bir görev yapmıyorlar. 'Bizden' veya 'bizden değil' ayrımı yaparak, eşitliği çiğniyor. Kimileri de sürekli ispiyonculuk yaparak, gazetecilik ile yağcılığı karıştırma alışkanlığından vazgeçemiyor.
Örneklemeye kalkar isem ortaya dökülen sadece rezillikler olur.
Hazır bu noktaya gelmiş iken basın bürolarının taşıdıkları sorumlulukları kısaca sıralayayım.
-Basın bürosu öncelikle görev yaptığı kurumla ilgili tüm haberleri takip eder ve arşiv yapar.
-Günlük haber hareketinde eleştiri ve önerileri derledikten sonra üst makamlara rapor olarak sunar. Yanıtlanması gereken haber ve yorumlara da en hızlı biçimde temsil ettiği kurumun adabına yakışır üslupta yanıt gönderir.
-Yayın organları veya kurumlar arasında en küçük ayrımcılık yapmadan, tüm kurumlarla iyi ilişkiler kurar, polemikler içinde yer almaz.
-İlan ve reklam gibi saçma bir iletişimi savunmaz.
-Kurumunun hizmetleri ve etkinliklerini ayrımsız tüm yayın kuruluşları ile paylaşır. Kişiye özel bilgi aktarımı tezgahında bulunmaz.
Sonuçta, kamuoyunun sesi olan basının haberleri sürekli es geçilip, yanıtlanmıyor ise bu ayıp vatandaşa karşı yapılmaktadır.
Vatandaş, bir sorunu basın aracılığı ile yetkililere duyurduğunda elbette yanıtını almak ve konuyla ne kadar ilgili olduklarını öğrenmek isteyecektir.
Bu da haktır.
Konuyu yine hastane meselesine getirir isek, ortaya şu soruyu atmak gerekir:
-Hastane yerini kim tespit etti?
-O hastanenin yerini tespit edenler ve yapılmasını sağlayanlar çarşı merkezindeki 100 bin nüfusu Ömerli Mahallesi’ne nasıl taşıyacaklarını düşündüler mi?
-Yol yaptılar mı?
-Toplu taşıma konusunda farklı seçenekleri projelendirip yapımına başladılar mı?
-Kent merkezinde hastaneye bağlı küçük de olsa bir polikliniğin gerekli olduğunu akıllarına getirip aynı anda bu seçeneği de uygulamaya koydular mı?
-Hastane çevresinde gereksinimlerden doğacak sektörlerin kurulumu konusunda bir proje çalışmasını akıllarına getirdiler mi?
-Hastanede sağlık hizmeti verecek personelin barınma konusunda karşılaşabilecekleri sorunlarını tartışarak bulup da çözüm yolu aradılar mı?
Hastane taşındıktan sonra ortaya çıkan sorunlara baktığımızda hiçbirine “evet” demek mümkün değil.
Yani, koskocaman bir sıfır.
Şu açıktır ki; hastanenin yerinin çok daha ötesinde ulaşım sorunu vardır. Bu ulaşım sorununu çözmeden hastanenin taşınmasını hızlandırmak hiç de doğru bir karar olmamıştır.
Şehir merkezinde bir poliklinik şarttır.
Ulaşım konusunda halkı canından bezdiren halk otobüslerinin dışında başka seçenekler aranıp bulunmalı ve uygulanmalıdır. Bunun ilk adımı olarak da indi bindi 1 liraya belediye otobüsleri seferleri başlatılabilir.
Bunu kim yapacak?
Milletvekili hesapları içinde Ereğli’nin canına okuyarak kavga denen illeti sürdürenler mi?
Dünün devamıdır bugün Ereğli’deki iletişimsizlik.
Dünden kalan tortular Ereğli’de konuşma kültürünü boğmakta ve dayanışmanın canına okumaktadır.
Durum böyle olunca, kimin umurunda her gün hastane çilesi yaşayan vatandaşların ‘imdat’ çığlıkları ki.
Hiçbirinin.
Sadece vıdı vıdı içi boş ve basitlikten öteye gitmeyen ve de gündemi boş yere işgal eden açıklamalar Ereğli’nin tıkanan çözüm noktalarına taş yığmaktadır.
Yazık !
Tepeden tırnağa bir temizlenemedi Ereğli.
Kaybolan yıllara devam…
YORUM:
Eyüp Bey Merhaba,
Öncelikle yazınız için teşekkürler, acil olarak bir şeyler yapılması gereken bir konu hastahane konusu, bugün 11' e kadar hastahaneye yürüyerek ulaşmaya çalışan vatandaşlar vardı yollarda.
Bir de işin başka bir boyutu var, Büyükşehirlerde bile kamu binaları tek bir merkezde toplanmaya başlamışken Ereğli' de hepsi farklı yerlere dağıldı. Geçenlerde bir müvekkilimin adliyeden sevk belgesi alıp önce Hastahaneye sonra tekrar adliyeye ve son olarak postahaneye gitmesi gerekti. Yaptığı yolu kilometreye vursak neredeyse şehirlerarası yolculuk yapmış oluyor. Neyse ki o gün belediyede işi yoktu. Bu insanların çoğu emekli maaşı ile geçiniyor, Köyden inip bu bahsettiğim yerlere uğramasının maliyetinin hesabı bile başlı başına sorunun büyüklüğünü gösteriyor .Belediye otobüsleri fikri çok güzel ama her şeye öncelikle rant olarak bakan ve her yerde raylı sistemler çözüm olurken malesef sahildeki hazır rayları bile söken bir şehirde uygulanabileceğini sanmıyorum.
Keşke otogar ve adliyeden boşalan alan emniyet ve halk Otobüsü duraklarını da içine alacak şekilde denize kadar bir kent meydanı olsa ve kamu binaları bu meydanı çevreleyebilse...
Saygılarımla,
Av. Mesut Avcı