Yeni yıla Ereğli’den ayrı girme şansıyla düştük yola. Yol da bizi Karadeniz’den Akdeniz’e sürükledi.

Akdeniz ve Mersin…

Mersin’de yılın son gününden bir gün önce Opera binasında Devlet Opera ve Balesi’nin yılbaşı konserini izlemek benim için bir ilkti. 60 kişilik orkestrada klasik müzik dinlerken Karadeniz’den Akdeniz’e geçen 13 saatlik yolculuk anılara sürükledi beni de.

 

Öyle ya; en son 1976 yılında terhis olduğum Mardin’deki kışladan dönerken geçmiştim Adana’dan. Yol arkadaşım da benim gibi terhis heyecanındaki İstanbullu Ercan Şayak’tı. Ankara terminalinde aradım Ercan’ı telefonla ve dedim ki “Ercan 38 yıl önce birlikte geçtiğimiz Adana yoluna gidiyorum. 38 yıl önce birlikte dönmüştük Mardin’den. Şimdi bu yolu bir kez daha o heyecanı paylaşıyorum seninle”.

Yılların içinde çok şeyler saklı.

Mersin’e gelmeden önce yaşadığım duygusallığı telefonun ucunda  paylaşmak bile ne kadar dolu ve anlamlı. Tam tamına 38 yıl sonra o yolculuğu yaptığınız bir arkadaşınızla konuşmak alıp götürüyor hepimizi bir yerlere.

 

Mersin büyük şehir.

İlk dikkatimi çeken o geniş caddeleri ve yaya kaldırımları oldu.

Bizim caddeler işgal altında olduğundan, öyle 10 metrelik kaldırımlar sanki bize “siz köyde yaşıyorsunuz” diye sesleniyordu. 

Sahil mi?

Yürü yürü bitmez.

Yürüdüm de.

Düzenli ve bakımlı.

Mersin İdmanyurdu, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray meydanları oluşturulmuş kordonda.

Eski bir uçağı alıp yönü Akdeniz’e doğru dikmişler sahile. Yanında bir gemi ve top.

Biz ise Ereğli’de demiryolunu söktük, buharlı lokomotifi de kesip hurda olarak sattık.

Karşılaştırma yapmaya kalktığımda, Ereğli’de kaybolan yıllar ne kadar çok öne çıkıyor.

Ya şimdi?

Kaybolan yıllara devam…

 

Mersin’de aile ortamında kutlanan bir yeni yılın farklı kutlaması Kandilli sevdasıyla devam etti.

Eski adı Ereğli Kömürleri İşletmesi olan Türkiye Taşkömürü Kurumu’ndan emekli Maden Mühendisi Ali Yorulmaz’ı ziyaret de ettik yağmur altında. Ali Yorulmaz da Kandillideki görev süresi içinde tanıdığım dostlardan. O yıllarda  Kandilli’de bulunmak kardeşlik ile özdeşleşmekti.

Kandilli suyunu içen ve o kültürün içinde yoğrulan bir kişi asla ve asla Kandilli’yi unutamaz ki.

Ali Yorulmaz ile Kandilli konuştuk uzunca.

Ali Bey o kadar dolu ki, videoya çektim duygularını önümüzdeki günlerde paylaşacağımı da söyleyerek.

Karadeniz’den Akdeniz’e giden yolda Kandilli vardı.

Kandillililik ruhunu paylaşarak dostluğa şarj olmak vardı.

Yeni yıla da Kandilli sevdasını paylaşarak girme heyecanının coşkusu yetti.

 

Ereğli’den kimi zaman uzaklaşmak bakış açısının pergeline derinlik vermek oluyor.

 

Gittim gördüm ve döndüm olacak elbette bu yazı yayımlandığında.

 

Ha size bir sır vereyim mi?

 

Ben Mersin’de cehennemi gördüm.

Cennetin kapısından ise geri döndüm.

 

Saçmalamıyorum; inanın öyle.

 

Hatta belgesi de var.

 

Merak etmeyin; yeni yıl sarhoşluğundan ayıldığım ilk anda sizlere cehennemi de cennet ile ilgili izlenimlerimi de aktararak paylaşacağım.