15 Mayıs 2009 yılından bu yana Kdz. Ereğli Belediyesi’ne gitmiyorum. “Gitmiyorum” dediğim, belediyenin zemin katının dışındakiler elbette.  O alt katta ödeme noktaları var oraya gitmek mecbur! Vatandaşlık görevi.

Gitmeme sebebim ise bir çok kişinin de değişik şekilde yaşadığı durumlardan.

Yani malum.

O 15 mayısta 2009 yılında da destek verdiğim belediye yönetiminin başındaki  zat beni telefon ile arayıp “saat 13.00’de gelebilir misin?” diye davet etti. O saatte ben gittiğimde ise başkanlık katını kontrol altında tutan ve ‘Başkanın gizli kasası’ olarak bilinen malum yardımcısı “gazeteciler Mado’da bekleyecek” dedi. 

Bu durum karşısında yaşadığım şoku unutamam.

Meğer Erdemir’in kapısına siyah çelenk bırakılacakmış da, bu nedenle bizzat çağrılmışım. Az sonra, Erdemir’e siyah çelenk konulmaya gidildi büyük gizlilik içinde otobüslerle.  ‘Fatin Rüştü Zorlu’ kapısına konuldu da başkan ve meclis üyeleri tarafından! Ve bizler geri dönmek için daha otobüslere binmeden o çelenk Erdemir’in güvenlik görevlileri tarafından,  önümüzde duran belediyenin çöp konteynırına atıldı da.

Neyse demiyorum.

Beni hem bizzat çağıran ve daha sonra da malum yardımcısına “Mado’da beklesin”  dedirten o belediye başkanı ile ipler o olayda koptu ve bir daha da asla birleşmedi.

Aradan beş yıl geçmiş.

Yıllar yıllar kimler gelip kimler gidiyor.

İyi gidenleri ‘dostları hatırlıyor’, iyi gitmeyenleri de ‘kimsenin gözü görmek istemiyor’.

Derler ya, “sayılı günler çabuk geçer”.

Geçti de…

Lades !

 

**

 

Belediyede yeni bir yönetim geldi işbaşına.

Milletvekili Ercan Candan, Sendika, aday, “kavgaya son”  sloganı etrafından birleşip değişim isteyenler, önemli bazı aileler, eh bir parça teşkilat derken kazanılan bir seçimden sonra, izlediğim görüntü ‘eski tas eski hamam’ oldu.

Ziyaretçi akınına karşı direnemeyen yeni yönetim, zamanı iyi kullanamama hatasına düştü ve aylar geçti aradan.

Zamandan daha değerli bir şey yok.

Oysa belediye başkanının çantasındakileri bilenlerdenim.

Çiçek böcekle uğraşmayıp gerçekten katılımcılıkla zenginleştirilmiş çok ciddi düşünceleri var.

Ah zaman zaman!

O zamanı vermedi kene gibi yapışanlar.

Kibarlığından kimselere de bir şey diyemediği için de onca zaman hovardaca harcandı.

Ama olsun…

Biliyorum o ziyaretçi ve arayıp sorma baskısı da bir şekilde bitirildiğinde, sıra çantayı açmaya gelecek.

İşte o süreç başladığında “bunlar da eskinin devamı” yargısının değiştiğini umutla bekleyenler mutlu olacaktır.

Kazanan Ereğli olsun da,…

 

**

 

Kdz. Ereğli’nin Uzun Mehmet’e sahip çıkmadığını, Zonguldak’ın Kurtuluş Günü olan 21 Haziran’da resmi programda Uzun Mehmet’in anılmasını yanlış bulduğumu yazdım dün. Yazımda, Uzun Mehmet’in sadece Ereğli’de ve 8 Kasım’da anılmasını; aynı gün Dünya Kömür Günü ile birlikte bazı etkinlikler yapılabileceğini, Kestaneci’de madenci müzesi için yapılan hazırlıkların tamamlanmadığını kaleme almıştım.

Belediye Başkanı Hüseyin Uysal aradı telefonla. Nerede olduğumu sorduğunda “eski sandalyeleri tamir ediyoruz, sanayiye vida almaya gidiyorum” dedim. Saat 11.00’e kadar vaktinin müsait olduğunu belirterek görüşebileceğimizi söylediğinde saat 10.30’du. “Başkanım sen ziyaretçilerinden kurtul geniş bir zamanda konuşuruz” yanıtı verebildim. Uysal, madencilere verdiği değeri ifade etti. Maden müzesi için yapılan hazırlıklardan kısaca bahsetti.

Çantanın kapağı azıcık aralandı gibi oldu.

Biliyorum içi dolu.

Renkli de…

 

Kdz. Ereğli Belediyesi’nden 5 yıl sonra belediye başkanı tarafından arandım.

Konu yine Ereğli idi.

Ereğli’ye borcu olanların konuşabilme kültürü içinde biraraya gelebilmeleri ile ışık dolacak yolumuz.

Ve o ışıkta bireysellik yok.

Siyasi çekişme yok.

Sadece “Ereğli hastalığı” var.

Ve şunu da yazmadan geçemeyeceğim:

Biliyorum ki, bana da söylediği ‘iki dönem sonra başkanlığı bırakacağım’ sözünü tutar ise Hüseyin Uysal Ereğli’ye bir şeyler verecek. O iki dönem içinde koltuk O’nu bozmaz. İki dönemden sonra bozulmayan yok ki.”