Gezegende yaşam koşulları her gün biraz daha zorlaşıyor, kötüleşiyor. Anamal düzeni insanı gözden çıkaralı çok oluyor. Teknolojiyle birlikte daha da vahşi ve saldırgan oldu sistem. Ekmeklerimizle, yiyip içtiklerimizle oynuyorlar. Genetiği değiştirilmiş ürünlerle beslenin diyorlar. Kirli hava solumamızı dert etmiyorlar hiç.Akar suların yataklarını değiştiriyorlar.Nükleer santraller ,adım başı termik santraller kuruyor,insanı,doğayı umursamaksızın ormanları ,yeşil alanları yok ediyorlar; dereleri,gölleri,çayları kurutuyorlar.Sigara içmeyin ölürsünüz diyorlar oysa insanları baz istasyonları, ekzoz dumanları,sanayi atıkları ile zehirliyorlar. İnsanların soluk alabildiği koruları ,parkları  devasa alışveriş merkezlerine dönüştürüyorlar.Dünya kültürünün beşiği Anadolu’ da  tarihi bulguların , binlerce yıllık  kültür  mirasının üstünü örtmeye çabalıyorlar. Hakkını aradığı için öldürüyorlar insanları, toplumsal olaylarda çocuk yaşlı demeden biber gazı ile zehir saçıyorlar. Savaşları, şiddeti, sevgisizliği, din ayrımcılığını kullanarak öldürüyor, öldürtüyorlar insanları. Sisteme aykırı düşüncelerinden ötürü öldürüyorlar. Birbirine düşman ederek, köken, mezhep ayrımcılığı yaparak öldürüyorlar insanları. Ve tüm bu aymazlıkların, bu cahilliğin ve bu sonu gelmez kazanç hırsının, gezegenin yok olması ile sonuçlanacağını düşünemiyorlar. Kendileriyle birlikte tüm insanlığın yok olacağını da… Çünkü bilime değil doğmalara inanıyorlar. Çünkü hayatlarında taptıkları tek şey para ve güç. Ne yazık.

 

Karamsarlığım ve öfkem nedensiz değil. Bir eğitim semineri için geçen hafta Batman’daydık. Yakında tarihi ve kültürel zenginliklerini suya gömeceğimiz Hasan Keyf’i  ziyaret ettik. Bu şirin belde yakında sular altında kalacak. Binlerce yıllık bir tarihi yansıtan eserleri de birlikte. Artuklu’lardan, Eyübi’lerden kalma yapıları, antik bulguları ve dilden dile dolaşan söylenceleri artık duyamayacak, göremeyeceksiniz. Yeni Hasan Keyf için tepelerin yamaçlarına Toki sekizer katlı beton binalar yapıyor. Gelecekte Ilısu Barajını görmek isteyenler yamaçlarda betona kesmiş birbirinden alımlı(!) binaları seyrederek anacaklar Hasan Keyf’i. Bağlarından, bahçelerinden uzaklaştırılan yurttaşlar ise sefer tası tasarımlı beton binalarda sürdürecekler yaşamlarını. Sürdürebilecekler mi?

 

Onca tatsız izlenimlerden sonra biraz da iç açıcı olumlu şeylerden söz etmeliyim. Petrol kenti Batman modern ve temiz bir kent olma yolunda. Bunda kentte kavgaların, çatışmaların bitmesinin ve sosyal ilişkilerin gelişmesinin payı büyük. BDP den seçim kazanan Belediye eş başkanları halkla ve kurumlarla sıcak bir ilişki içinde. Başkan Sabri Demir Uzun bir Almanya deneyiminden sonra Türkiye’ye dönmüş, Eş Başkan Gülistan Akel sosyolog. Kadın sorunsalı üzerinde hassas. Ciddi çalışmalar yapıyor. Ben kentin bu denli temiz ve düzenli olmasını “kadın eli değmiş” diye nitelerken Başkan Sabri Demir’de onayladı. Yeni atanan vali Azmi Çelik’de kısa sürede halkın gönlünü kazanmasını bilmiş, Yerel gazeteciliğin belli bir düzeyin üstüne çıktığı illerden de biri Batman. Seminere katılan gazetecilerin irdeleyen, sorgulayan tutumları da meslek adına umut verici. İstanbul ve Ankara’dan gelen konuşmacıları bir hayli terlettiler sorularıyla. Ve oturumların tartışmalı, sinerji dolu ve bir o kadar da keyifli geçmesini sağladılar. 

 

Batman yeşillendiriliyor, Modern bir Hava Alanı var Batman’ın. İlk bakışta alanın temizliği çarpıyor göze. Kente giden yolda ağaçlandırma ve yeşillendirme çalışmaları var. Kısaca Hasan Keyf’te bozulan moralimiz bir ölçüde düzeldi. İyi şeyler de var dedik. Batman’da dostluğun sıcaklığını yaşadık. Geleceğe yönelik umutlarımız güçlendi. Sevgi gördük, kardeşlik gördük, saygı gördük. Sağolsunlar, Varolsunlar…

 

Yazıyı alışageldiğimiz üzere bir şiirle bitirelim.

Bugünlerde doğumunun yüzüncü yılını kutladığımız şiirimizin ustalarından Oktay Rıfat’tan bir şiir. Adı “Kediler”:

 

 

Elime bakıyordum kalem tutan elime

susuyordum kemikleri görünen

derme çatma saydam kedileri

çünkü ölüm Afrikalı aç bir çocuk

gibi yakındır insana

çünkü açlık onların kedileri

 

dört kollu meşelere ne oldu

serçeler gökten silindiler

yarasamsı kuşlar aldı yerini

akşamı bırakınca gagalarından

bir ürküntü yakamozu beklenmedik

kedilerin tüylerinde geceleri

 

kuyrukları düşük sıska çığlıkların

karnı şiş anlamı bilinmeyen

körüklü faytonuna binerek

koşuyorlar koşuyorlar düşlerindeki

eli gücü yetmez dişilerine

Afrika'nın beyaz dişli kedileri

 

çulun üremesi gibi tezgâhta

uzuyor kol bacak ilmikleri

iç içe yatıyorlar bir kemik bir deri

ortak çukurlarında çölün

ayla ıslak

kedilerin kedileri