İşte, yolda, sokakta, otobüste, çay sohbetlerinde veya halkın içindeki durumlarda, genellikle de cenaze ve düğünlerde sizler gibi, bizim gibiler de halkın öz düşüncelerini öğrenme şansı buluyor.

Halk neler söylüyor neler.

Sınırsız ve sansürsüz.

Vura vur gidiyor.

Tamam da, halk bunu söylerken yönetenler ile halk arasındaki uçurumlar niye bu kadar büyük?

Çelişki.

Anlamsız.

Tepki çok da, sandıktan başka bir şey çıkıyor.

Sebep?

*

Geçen gün karşılaştığım bir tanıdık  dikildi karşıma ve  “Biz davar mıyız?” dedi.

“Estağfurullah!” diyemeyip, sözlerinin devamını bekledim.

“Abi, bu otobüslerde neden klima yok?”

“Bilmem!”

“Kaçıncı yüzyıldayız. Klimasız otobüs mü olur? Soruyoruz şoförlere tepkimizi dile getirmek için ‘davar mıyız?’ diye.”

Söz nereye gidecek bilmiyorum da, dinliyorum.

Öfkesini sürdürürken davarlığımız (!) üzerine dedi de dedi!

Dinledim sonuna kadar  “Biz ancak sizlerden gelen şikayetleri yazabiliyoruz. Kimi zaman haberlerin altına gelen yorumları bile duymayanlar duysun diye değerlendirmek adına ayrıca haber bile yapıyoruz.” Diyebildim.

Öyle ya, işimiz haber.

Yayımlanan haber ve yorumlar ile halkın sesi ile gündem oluşturmak! Duymayanlara duyurma görevi olanlar da yıkama ve yağlama işi tuttuğundan bu yana iletişim kısa devre.

Ses gelmiyor.

Duyulmuyor.

Anlaşılmıyor.

Böyle gelmiş ve de böyle gidiyor!

Ne demişti vatandaş?

Biz davar mıyız?

*

Sahil bandından her gün ve her saat, her dakika yaşanan sürücü kurslarının yarattığı trafik engeli bile kaldırılamadı ki bu kentte.

İki şeritli sahil yolunda, sağ tarafı araç parkları ile kapatılmış iken 10 km ile sürücü eğitilmesinin anlamsızlığını gören, anlayan ve çözenin olmadığı bir kentte, otobüslerde klima olmaması pek anlamsız gelmiyor ki.

Kuyruk var sahilde kuyruk.

Ulaşım hakkının gasp edilmesi var.

Kimin umurunda?

Ya, Allah’ınızı severseniz, kaymakamın evinin olduğu sokak halk otobüslerinin işgalinde ise  ve bu keşmekeşe çözüm bulunamıyorsa, varın siz düşünün Ereğli halkının halini.

*

Hatırlar mısınız bir dönem Erdemir ile Gülüç köprüsü arasındaki ana yol güzergahı üzerindeki tır parklarına son verilmişti.

Ne güzel yolun ulaşıma tam açık olması.

Dahası görüntü kirliliğinin de önüne geçilmesi.

O uygulama üzerine sorduk ki, dönemin kaymakamı emir vermiş ve “bu alanda bir tane bile park etmiş tır görmek istemiyorum” diye.

Emir demiri öyle bir kesiyor ki!

Öyle son verilmiş o alana tırların park etmesine.

Ya şimdi?

Nereden nereye?

*

Halk ve halkçılık söz ile olmuyor.

Ne ile mi oluyor?

Diyen demiş işte:

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!”