Biliyorum “takılmamak” gerekli.
Doğruya doğru !
Ama…
Kimi olaylar vardır ki, takılmamaya emek verseniz de kurtulamazsınız.
Takıntı olur.
Hele ki sıcağı sıcağına.
Kolay mı onca paylaşımı bir kenara bırakabilmek.
Hele ki, konu meslek olur ise.
Dostluk olur ise.
Arkadaşlık olur ise.
Kurtulamazsınız bu takıntıdan.
Elbette yaşam devam ediyor.
Elbette ölen ile de ölünmüyor.
Tümü gerçeğin acı tokadı.
Bir iki gündür can dostlarımdan biri olan Ali Suat Eser’in acısını yaşıyoruz. Bu acıyı yaşarken de, “O’na son görevimizi yapabilme” sorumluluğumuzla hareket etmeye çalışıyoruz.
Evet artık Ali Suat Eser yok!
O da gitti.
O da, sonsuzluğa uzandı.
Tabutu başında Fikri Cinokur ve Ali Ayaroğlu ile konuşuyoruz.
“O bizi görüyordur şimdi. Acaba ne diyordur?”
Suat’ın ne diyeceği ve ne dediği üzerindeki görüşlerimiz sevgi dolu.
Cinokur dedi ki, “kadeh sayısı çoğalıyor.”
Öyle ya, biz hep anarız bizi bırakıp gidenleri dost masalarımızda.
Onlar için de kadeh koyarız.
Ve selamlarız o arkadaşlarımızı.
Hiç unutmuyorum, Şadan Sönmez vefat ettiğinde Kandillililer Derneği’nin lokalinde anmıştık Şevket Salcı, Suat Eser ile birlikte.
Şadan’ın ardından diğer ikisi de gitti.
O masadakilerden bir tek ben kaldım.
Vay be yıllara bakar mısınız?
Onlar gitti ama adları kaldı.
Sımsıcak duygusallığın koynunda.
Sat Eser’in haberine “Eser’e son veda” başlığını attık.
Evet bu son veda oldu Suat için.
Çünkü yaşamının son yıllarında yaşadıkları hep “Son veda mı?” diye endişeye koymuştu bizi.
Hep şaka yaptı.
Hatta, “daha çok beklersiniz” diye takıldı bile.
Ancak bu kez son oldu.
Son olarak omzumuzda uğurladık eskitilemeyen dostluğumuz ile dostumuzu.
Ve..
Sevgiyle anacağız, unutmayacağız seni Ali Suat Eser.
Yolların ışıklı olsun.