Deprem bilimci Prof. Dr. Okan Tüysüz’ün, Türkiye’de fay hattı üzerinde kurulu bulunan ve deprem tehlikesi olan il ve ilçeleri açıkladı.

Bu açıklamaya göre, bölgemizde tehlikeli il ve ilçeler sıralamasında şöyle:

BOLU: Gerede, Yeniçağa

KOCAELİ: Başiskele, Derince, Gölcük, Kartepe

SAKARYA: Akyazı, Arifiye, Ferizli, Hendek, Karapürçek, Sapanca

DÜZCE: Çilimli, Cumayeri, Gölyaka, Gümüşova, Kaynaşlı

Bu listeyi şunun için yayımladım.

Komşumuz Düzce fay hattı üzerinde.

Düzce’nin o güzelim ovası, tarım alanı olmaktan çıkarılalı çok oldu.

OSB patlamasının yaşandığı Düzce’de birkaç ağır deprem yaşamasına rağmen, halen daha sanayileşme hız kesmiyor.

Tabi ki sanayileşme olsun.

Tabi ki olsun ama tarım alanlarının sanayiye açılmasının yanlış olduğunu bilim insanları söylüyor.

Ve de fay hattı üzerinde sanayi.

Akıl işi mi?

**

Düzce siyaseti güçlü.

Her şeye rağmen, her türlü yatırımı almasını biliyor.

Havaalanı da istiyorlar. Keşke olsa. Keşke yaptırabilseler de, Akçakoca, Alaplı, Karasu, Bolu, Ereğli’ye büyük nefes aldırır.

Şahane olur.

Olamamasının sebebi, (bildiğim kadarıyla) sis.

Düzceli siyasetçiler, sis olmayan, Akçakoca, Alaplı ve Ereğli’ye şöyle bir dikkatlerini verseler, inanın büyük büyük bir hizmete imza atarlar.

Bizdekiler bir işe yaramayınca, umudumuz Düzce.

Düzce lobisi.

Komşuda pişer bize de düşer.

Ne yapalım.

**

Düzce teşvik kapmasında.

O onca OSB’nin fay hattı üzerinde kurulmasının asıl sebeplerinden biri de budur.

:Bundan dolayıdır ki, Kandilli’deki silus kumu Alacaağzı’nın doğasını katledilerek çıkarılıyor ve Ereğli’nin göbeğinden gelip giden tırlar ile Düzce’ye taşınıp cam oluyor.

Çünkü… Ereğli teşvik kapsamında değil.

Çünkü bu bölgede siyasetçi yok.

Çünkü bu bölgenin haklarını savunacak bir tek meslek odası da yok.

Çünkü…

Siz anladınız!

**

Yaşanan son deprem ve o deprem ve bölgemiz ile ilgili söylenecek çok şey var.

Ya biz de bu felaket ile karşı karşıya kalırsak?

Tabi ki Allah korusun.

Allah korusun da, Allah depreme önlem al aklını vermiş bize.

O akılı daha ne kadar uykuda tutacağız?

Doğruları daha ne kadar konuşmaktan kaçınacağız veya korkacağız?