Kandillili Hasan Turgut sıkı bir Kemalisttir. Ailece tanır ve severim. Yöremizde herhangi bir toplumsal etkinlik olduğunda arar ve “abi gidecek misin?” der. Çoğunda haberleşir ve gider geliriz gidip bulunmamız gereken yerlere. Bu kez öyle olmadı! İş yoğunluğu nedeniyle gidemediğim Muslu’dan bir gün sonra Çatalağzı’ndaki termik santral karşıtı eylemi kaçırmak istemediğim için aradım Hasan’ı “gidecek misin?” diye sordum. “Haber veririm” dedi ve verdi. Gidiyor muşuz! Geçtiğimiz haftanın son mesai günü Çatalağzı’nda yapılacak ÇED toplantısı için yapılan organizasyonda ben Öznur-Semih Özkök çifti ile Ender Kuz’un gideceği araca organize edilmişim. Hasan da, Yaşar Balcı ile geldi ardımız sıra.
Yakın zamanda İnağzı’ya gitmiştim. Kilimli yönünü de, en son Demir Madencilik’in lavuar tanıtım davetine katıldığımda görmüştüm. İki yıl yatılı okuduğum Zonguldak’ın coğrafyasının ne kadar engebeli olduğunu aradan geçen yıllar sonra bir kez daha gündüz gözüyle görmüş oldum. Çatalağzı’na gelip de yokuş aşağıya inmeye başladığımızda ise “İşte termik bölgesi” dedim.
Öyle ya; herşey ortada.
Hava “ben boğuluyor ve boğuyorum” diye haykırıyordu.
Öylesine kötü bir hava.
Öylesine kötü ki “burada insan mı yaşar?” sorusuna yanıt bulamıyor insan.
Hey gidi Çatalağzı hey!
Ölüyorsun Çatalağzı.
Orada yaşanır mı?
Dünyanın tüm pervanelerini oraya kursunlar, o havayı dağıtıp temizleyemezler!
Vah!..
İnanın çok etkilendim.
Belki orada yaşayanlar bu havaya alışkın oldukları için farkında değillerdir tehlikenin büyüklüğünün.
Hissedemiyorlardır.
Daha ötesi bol oksijenli bir bölgede zehirlenme tehlikesi bile geçirebilirler.
Kesin de böyle olur.
Ancak.
O yoğun kirliliğe ilk kez tanık olanlar görüyor havanın nasıl zehir yüklü olduğunu.
Görerek hissediyor.
Soluyarak yaşıyor.
Çates’i 1968 yılında EKİ Çırak Kursu’nda okurken gezdirmişlerdi bize EKİ Merkez Atelyesi’ndeki incelemelerimizin ardından.
14 yaşında ne kadar çok etkilenmiştim çelik merdivenlerinden yürürken.
Ya şimdi?
Korktum.
Çates’ten de, Eren Holding’in ithal kömür yakarak Zonguldak’ı ve bölge illerini zehirleyen tesislerini uzaktan gördüğümde.
Ölüm.
Ölüm bacaları.
Öncelikle kanser ve solunum hastalıklarına mahkum ettiren ölüm bacaları.
Yıkılasınız e mi?
ÇED toplantısındaki havayı kokladım Çatalağzı düğün salonunun önünde.
Halk öfkeli.
Genç yaşlı herkes oradaydı.
Özellikle kadınlar öfke dolu.
“Ölmek istemiyoruz” diye attıkları çığlıkları elbette “termik santrallere evet” ahmaklığı içinde olanlara etki yapmıyor.
Onlar mani mani mani peşinde.
Toplumsal katliam umurlarında değil.
Bebekler.
Yaşlılar.
Tarım.
Denizdeki balıklar hiç ama hiç ilgilendirmiyor bu her yeri kirlenmişleri.
Muslu’yu sordum Çatalağzı’nda rastladığım eski tanıdık Zonguldaklı meslektaşlarıma. “Halk öfkeli ve sert” dediler. Muslu ve Çatalağzı belediyelerinin hangi partiye mensup olduklarını soruma da “CHP’li” yanıtı geldi. Durum anlaşıldı. İyi ki CHP’li belediyelere sahipler Muslu ile Çatalağzı. Ya CHP’li olmasalardı? Bu halk böylesine güçlü ve gür gelebilir miydi o ÇED toplantılarına?
MHP Milletvekili ve eski Bakan Zeki Çakan bir şey söyledi orada:
Dedi ki “Yerli kömür kullanmak üzere lisans alan Eren Holding ithal kömür yakıyor. Bu santralın kurulmasına hangi vali, hangi milletvekilleri ve hangi bakanlar imza attı?”
Güzel soru!
Zonguldak’ın boğazına termik santral ölüm iplerini geçirenler kim?
Kim/kimler bu parsadan ne kaptı?
Ciddi biçimde sorgulanması gereken bir görüş attı ortaya Zeki Çakan. Umarım attığı sorunun yanıtını da tüm bilgiler elinin altında iken bulup çıkararak kamuoyunu aydınlatır ve Zonguldak’ı öldüren termik santral tehlikesini başımıza bela edenleri de afişe eder.
Sonuç olarak Çatalağzı halkı ÇED toplantısını yaptırmayarak örgütlü gücün büyüklüğünü ortaya koydu.
İyi de, Hatice’yi bir kenara alır isek ya netice?
İşte o şüpheli.
Pardon şüpheli de değil, değişen bir şey olmaz ve yine Zonguldak’ta toplu katliam yapanlar kazanır.
Çünkü; pasta büyük paylaşmak için sırada bekleyen halk düşmanı küçük küçük.
Ancak şu var ki; bu halk kararlılığını sürdürür ise o kanser bacalarını dikmek isteyenlerin bir yerine oturtur.
Hem de içlerinde bırakarak…