Bir haber:
VURGUNUN ŞİFRELERİ
Birinci spot: “…… İHALELERİ”
“…..belediyesinin 2012 yılı icraatlarını denetleyen komisyonun raporlarına muhalefetin düştüğü şerhler yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarıyla dolu. Belediyelerin danışıklı dövüş ve eve adrese teslim yaptığı ihalelerden evrakın gizlenmesine, ……..gibi ‘ivedi’ yapılan ve kamu zararı yaratan ihalelerden işten önce kesilen faturalara, fahiş fiyatlarla ve aynı firmalardan yapılan alımlardan personel seçimindeki siyasi ayrımcılığa dek pek çok çarpıcı iddia isim isim, firma firma anlatılıyor.”
İkinci spot: “BAŞKANIN ADAMLARI”
“Meclis üyelerinin dahi ihale aldığı …..…’te, belediye başkanı kanunen belirlenmiş sınırları aşarak …. Danışman ordusu kurdu. Danışmanların araç, telefon ve diğer giderleri için bir yılda …....lira harcandı. Normalin çok üzerinde araç kullanıldığı belirtilen …....’da 24 saat kişiye özel tahsis edilen lüks otolar belediye bütçesini zorladı. …..….’te ……... yardımı olarak ……’a gönderildiği belirlenen kuru gıda malzemelerinin alım ve teslim tutanaklarının kayıtları bulunamadı.”
Bu haberin spotların içindeki nokta noktaları siz doldurabilirsiniz.
Haber mi ne?
Haber, yaygın bir gazetenin 8 sütuna manşet haberi.
Gazete, önemli ve güzel bir haberi manşete taşıyarak bazı yerel yönetimlerin, yönetenler tarafından “yerel çiftlik” olarak kullanıldığını ortaya koyup, ülkemizin çok acı bir gerçeğini gözler önüne seriyor.
**
İddiaların büyük oranda doğru olduğunu kestirmek hiç de zor değil.
Şekil A’da görüldüğü gibi “her yer çiftlik, her yer dirençsiz”.
Örnek mi soruyorsunuz?
Yapmayın !
**
Şimdi bu haberin yayımlandığı gazetenin adını versem, keyfi yönetilerek yolsuzluk yapılan belediyenin hangi partiye mensup olduğunu şıp diye bileceksiniz.
Arife tarif gerekir mi?
Yaparlar mı yaparlar!
Ama….
Onlar yapar da, başkası yapmaz mı?
Hırsıza kapı sorulur mu?
Dahası hırsızın kapısı olur mu?
Kapı kapıdır.
Hırsız da hırsız.
Kapı cart diye açılır, içeri süzülür ve hırsız da hırsızlığını yapar ve gider.
Herşeyin bir yolu ve yöntemi var değil mi?
**
Tamam biliyoruz ki hırsız hırsızdır.
Hırsızları da kamuoyu bilir.
Ancak, rakibinin hırsızlığını bilen ve konuşanlar, konu kendilerine veya yandaşlarına geldiğinde bülbülün dut yemişine dönerler.
Görmedim, duymadım, bilmiyorum.
Hatta ! Gözümle görmeyince inanmam.
“Peki!” çekip sorsanız “Senin hırsızın iyi yani” diye.
Yanıt yöresel şiveyle “Ne bilem ben”dir.
Sıkıntı da bu ya…
**
Bu ülkenin belki de ilk aşması gereken kamburlarından biri de budur.
“Benim katilim,
Benim hırsızım,
Benim taraftarım,
Benim ailem,
Benim şuyum buyum yapmaz” demediğimiz gün, kirlenmeye giden tüm yollar kapanmış olacaktır.
Suç ve suçlu “On dönüm bostan, yan gel Osman” diyemediği gün en önemli devrimlerden biri yaşama geçecektir.
Şimdi oturun ve yazının girişindeki haberin nokta noktalarını bir doldurur musunuz lütfen.
Parti ayrımı yapmadan.
Kimseyi kayırmadan ve görmezden gelmeden.
Sonra da vicdanınıza “Benim hak ettiğim yönetim bu mu?” diye bir sorun.
Yanıtını da kendinize verin !