New York Times Gazetesine göre; Suudi Arabistan’ın veliaht prensi Muhammed bin Salman 400 milyon dolara şato satın almış. Yüksek tavanları, fresklerle süslü duvarları, ev sineması, yüzme havuzları ve deniz canlılarının seyredilebileceği dev akvaryumu olan şato, 23 hektarlık geniş bir araziye kurulu. Şatoda tam 16 bin metrekare de yaşama alanı bulunuyor.
500 milyon dolarlık yatı da bulunan Suudi prens, ay başında da Leonardo Da Vinci’nin Salvator Mundi tablosunu 450 milyon dolara satın almıştı.
Allah daha çok versin.
Daha çok şatolar, yatlar, katlar, tablolar, huriler versin.
Versin versin.
Nasıl olsa geliyor cukkalar.
Kamyon, tır ve uçaklarla.
İyi güzel de, açlıktan ülkesini terk eden milyonlarca Müslüman var dünyamızda.
Ne botlar devrildi. denizler ne çok göçmen yuttu.
Toplu facialar her gün ekranlarımızdan gözlerimize sokuldu.
Aylan bebeği hatırlayanınız var mı?
Yazarken bile insanın içi titreyip yutkunamıyor.
Bu Suudi prens, ülkesinde hem de yolsuzluk operasyonları yürütüyor.
Bir eli şatoda, diğer eli yatta…
Ama “yolsuzluğa dur!” diyor.
Peki ya kendi harcadıkları.
Nereden geldi o milyar dolarlar?
Bu yazılıp çizilenler.
Ya bilinmeyenler?
Prensin, yukarıdaki şato, tablo ve yat için ödediği 1 milyon 350 bin dolar ile açlıktan kırılan kaç Müslüman ülkesindeki çocuklar doyurulur, aşıları yapılır, ölümden kurtulur?
Kaç göçmen evini barkını terk etmez?
Kaç okul hastane yapılır?
Bir tarafta safahat; diğer tarafta ise açlık, yoksulluk.
Ve her ikisi de Müslüman…
Bu ne yaman çelişki !
Bu ne yaman acı !
Bu ne yaman ayıp !
Hem de gözlerimizin içine baka baka.
Susmakta; suça vicdani yönden katılmak, destek vermek, onaylamak değil mi?
Suçlar ve suçlular kazandıkça, kaybeden hep insanlık oluyor.
Olmaya da devam ediyor!