Gazete haber merkezinin telefonları hiç susmadı.

Aranmamızın sebebi; “Çaresizliğin Fotoğrafı” başlıklı haberdi.  Haberde;  Ereğli’nin Sofular Köyü’nde yaşayan 6 çocuklu bir ailenin içler acısı durumu tek bir fotoğrafta anlatılıyordu. 9 aylık kız çocuğu Sevcan’ı naylon torbayla bezleyen anne Şerif Çetinkaya (45) çaresiz ne söyleyeceğini bilemiyor. Sevcan ile birlikte 6 çocuklu ailenin Reisi İsmet Çetinkaya 50 yaşında ve rahatsızlığı nedeniyle yapabileceği bir iş bulamamanın ezikliği içinde.

Devlet var, yardım da ediyor.

Çünkü, evdeki çocuklardan biri engelli.

Engelli çocuk adına ödenen 770 liranın dışında; 1 ton da kömür ile üç ayda bir 150 liralık gıda yardımı yapılıyor.

770 lira ile 8 kişilik bir aile geçinecek.

Kar var yağmur var.

Damı akan bir evde, mutfak dediğiniz sadece bir musluk. Ötesi yok.

Fotoğraflara baktıkça içi eziliyor insanın.

Boğuluyor.

Sonra da, şatafat içinde yaşayıp da fakir fukaradan bahsedenleri gözlerinin önünden geçiriyor.

 

Sağlıklı bir ev koşulları ile hiçbir bağlantısı olmayan evde yaşayan  Anne anlatıyor; bir iki ayda bir çocukları doktora götürmek gerek.

Gitmek gelmek.

Doktor bulmak.

Tedavi olmak.

Of !..

 

Anadolu Ajansı’nın Kdz. Ereğli Muhabirliği görevini de yürüten Sorumlu Müdürüm Mustafa Kemal Bektaş’ta, haberin yaygın basında yer almasının ardından adeta telefon yağmuruna tutuluyor.

Yurdumun dört bir yanından “ne yapabiliriz?” sorusu gelirken, “gerçekten mağdurlar mı?” diye de haberin içeriğine güven duyulmak isteniyor.

Öyle ya; ne mağdur edebiyatı yapıp da deveyi  hamuduyla götürünler çıktı meydana.

Kötü örneklerin sayısındaki patlama, toplumun güvenebilme duygularını törpüledi.

Ah bir güvenebilseler.

Bilmem ne feneri diye neler yapmışlar neler.

“Allah rızası için” denildiğinde akan sular duruyor Türk toplumun gönlünde.

Yardımlaşma ve paylaşma duygusallığı sel gibi.

İlla ki o heyecanın fırtınası ile görevini yapacak bu toplum.

Mustafa Kemal’in haberin doğruluğu yönündeki sözleri; “Neler mi yapabilirsiniz?” sorusuna “çocuk bezi, mama, giyecek ama illaki oyuncak. Yaşamlarından hiç oyuncak ile oynamamış çocuklar” derken boğazı düğümleniyor.

 

İzliyorum ki, Ormanlı PTT’sine bu haberden sonra koli yağmuru başlayacak. Postane ile Çetinkaya Ailesinin evleri arasında onca yol var. Neyse, Belediye kolileri götürme görevini üstlenmiş.

Tüm bunlar iyi.

Mutlu oluyor insan.

Ama sonradan bir soru takılıyor beyinlere:

Sonrasında ne olacak?

 

Asıl soru bu ya.

Günü kurtardık ve herkes yardımlaşmanın onurunu paylaştıktan sonrası…

Yine bir düğüm atılacak yutkunmakta zorluk çekilerek.

Ya sonra?

 

Yanıtsız kalan soru işte bu:

Ya sonra ne  olacak?

Çaresizliğin fotoğrafı aynı mı kalacak?