Sosyal paylaşım sitelerinin birinde, merhum Bülent Ecevit ile ilgili bir paylaşım vardı.

Paylaşımda, Ecevit’in o çok iyi bilinen nezaketinden örnek verilirken, havaalanından çıkışta normal yolcu kapısında sıraya girişi karşısında etkilenen polis memurunun  Ecevit’in yanına gidip yardımcı olmaya kalktığında “hayır” yanıtı  alışı ve “ben de her vatandaş gibi sıramı bekleyeceğim” deyişi ve  işlemlerini de böyle  gerçekleştirdiği anlatılıyordu.

Biliniyordur ki, Türk siyasetine “sayın” sözcüğünü sokan Ecevit’tir.

Ecevit en sert eleştirilerine başlarken bile “sayın” sözcüğü ile başlar ve seviye denen bir kavramı asla katletmezdi.

O bir devlet adamlığının karizmasıdır.

O bir nezaketin fotoğrafıdır.

O bir tevazunun adresidir.

O bir beyefendidir.

Yeri geldiğinde volkan gibi patlayan bir lider olan Ecevit ile günümüz siyasetçilerinin üslubunu yanyana getirdiğimizde, aradaki o büyük farkı görmemek mümkün değil.

Ecevit ve insan birbirleriyle örtüşen iki ayrı kimlik ama tek!

Bir kez daha ruhu şad olsun, ışıklarda yatsın…

 

Şimdi ne konuşuyor siyasetçiler?

Sözcükleri tek tek yazmaya kalksak, hepimiz utanırız konuştuklarından.

Ne terbiye var ne de adap!

Sallıyorlar ağızlarına ne gelirse.

Şiddet , öfke ve nefrete dayalı söylemler sanıyor musunuz ki genel gerilimi tetiklemiyor?

Bugün ülkenin dört bir yanından gelen şiddet olaylarındaki patlamalarda işte bu siyaset ağızının çok büyük etkisi var.

Her gün ekranlardan  birbirlerine hakaret yağdıran siyasetçilerin saçtıkları öfkeler, tabanda yeni gerilimler yaratarak büyüyerek devam ederken, siyasi sahnesindeki  hakaret yüklü söylemler başka alanlara da yayılıyor.

Dayılık moda.

Saldırganlık moda.

Tehdit moda.

Baskı moda.

Durum bu  meyanda devam ederken de, ölüm soluyoruz haberlerden.

O kesmiş.

Öteki doğramış.

Diğeri yakmış.

Sınırsız şiddet kan ve ölümle akıyor bilinçlerin altına.

Öyle ya; gün olacak herkes kendine soracak ki ‘sen kimin oğlundan, kızından aşağıdasın  ki?.” Diye.

Durma!

Sen de küfür et!

Sen de saldır.

Sen de yarala.

Sen de öldür!

Bir de bu dehşeti ‘namus’ kavramıyla beslediğinizde şimdi çeşmelerden akan kan, yarınlarda derelere dönüşürse kimse şaşırmasın.

 

Ey siyasiler.

Sivil toplum örgütlerinin başkanları.

Yönetenler.

Topluma yön verenler:

Şu ağızınıza gelen her şeyi söylemeyin ve yazmayın.

Yok saydığınız “üslubun” insan yaşamındaki  öneminin yeniden farkına varın da, çoluk çocuğunuzun geleceğine “şiddet kokusu” bırakmayın.