Gazeteye gelen bir davet üzerine Pazar günü Keleşler Otel düzenlenen Ereğli Platformu'nun oluşturulma girişiminin toplantısını izlemeye gittim.
Gördüğüm fotoğraf beni hiç şaşırtmadı.
Kimseler yoktu.
Pazar tatilindeydiler herhalde.
Bu işler böyle.
Ciddi işler ilgi görmüyor.
Ama birileri de birşeyler yapmalı.
Toplam 13 kişinin katılım gösterdiği toplantıya Tübitak’tan bir uzmanın katılması benim çok dikkatimi çekti ve açıkçası hoşuma da gitti. Keşke işlerim yoğun olmasaydı da uzman Necmettin Oktay çokça dinleme şansım olabilseydi. İş güç var ve Pazar günü de olsa zamanla yarışarak çalışmak zorundaydık.
Bir Pazar gününde Ereğli’de birşeyler yapabilmek en azından ilçeyle ilgili bilgi birikimini söz ile de olsa paylaşabilmek adına toplantıya gelenleri kutlamak istiyorum.
Azdır çoktur önemli değil.
Önemli olan konuşabilmek değil mi?
Saygı çerçevesinde.
Dinleme kültürünü de bilerek.
Katılımcıların konuşmasını iki saate yakın dinledim.
Ana başlıklar arasında bir konuşmacının “ötekileştirme” vurgusunun altını çizdim.
Çok doğru bir tespit.
Ötekileştirme bir hastalık.
Çarpıklık.
Ereğli’de de bu hastalık hızla yaygınlaşıyor tüm sınırları yıkıp dağıtarak.
Kentte moralini böyle yitirmiyor mu zaten?
Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Odası’nın kentin son 5 yılının analizi ortaya koyan araştırması yayımlandığında, Ereğli’nin hızla çok yönlü çöktüğünü rakamlarla göreceğiz buna çok eminim. Tabi ki bu çöküş devam ederken, festivallerin neden devam ettiğini , kamu kaynaklarının doğru kullanılıp kullanılmadığını da sorgulayacaktır bu toplum.
Muhtar Seyfettin Yaman’ın tespitine katılmamak mümkün değil. Deneyimli siyasetçi ve muhtar Sevgili Yaman, bu tür toplantıların ayrı ayrı düzenlenmesinin güç bölünmesine yol açacağını söyledi.
Tübitak uzmanı Necmettin Oktay, bu tür toplantıların sonuç aşamasında gerçekleşmesi gerekenleri “bir proje gurubunun oluşturulmasını, oluşturulacak paydaşlar ile katılımcılar çerçevesinde başlangıç analizi yapılmasını” vurgulayarak sözlerini özetledi.
**
Son dönemlerde adını kimi zaman duyduğum ama özündeki misyonunu bilemediğim Vefa Derneğinin yöneticilerini toplantıyı düzenleme konusundaki iyi niyetlerini alkışlıyorum.
Ancak…
O toplantıda da ifade ettiğim gibi, “Ereğli Platformu” gibi iddialı bir sözün içini doldurmak adına lokomotiflik üstlenecek kişi veya kurumun çok önemli olduğu gerçeğini de hatırlatmak istiyorum.
Amaca ulaşması zor bir girişimi zorlamak, olası ciddi etkinlikleri de olumsuz etkileyebilir.
Örneğin şu anda Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Odası’nın yürüttüğü çalışmalar hem bilimsel hem de kurumsal açıdan kamuoyunda daha çok dikkat çeker ve ses getirebilir. Vefa Derneği gibi derneklerimiz de lokomotifi güçlü oluşumlarda bu tür toplumsal girişimlere vagon olarak destek olabilirler.
Sonuç olarak, “Ereğli Platformu” gibi iddialı bir sözün içini doldurmak için güce gereksinim vardır. O gücü harekete geçirip yeniden işler hale getirmek adına çok güçlü ve etkin bir lokomotif aranmaktadır.
“O lokomotif kim olur derseniz?” geçmişteki deneyimlerim ışığında “Herşey 30 Mart’tan sonra yerli yerine oturur” demekten başka seçenekte göremiyorum.