Demokrasinin vazgeçilmez unsuru derler siyasi partilere.
Kulağa ne kadar hoş geliyor.
Ama sadece kulağa.
Kulakta hoş bir seda olarak kalan bu vurgunun gerçekte hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını bizim ülkemizdeki uygulamalarda yaşayarak görüyoruz.
Partiler demokrasinin söz ile vazgeçilmez unsurları ama hiçbirinde demokrasinin d’sinden bile söz etmek mümkün değil.
“Vardır!” diyen beri gelsin!.
Y-o-k-t-u-r !
Yok-tur!
Yoktur!..
Siz hangi partide üyelerin sandığa gderek, bir belediye başkan adayını belirlediğini duyduğunuz?
Belediye başkanı?
İl Genel Meclis üyesi.
Ya da milletvekili.
Bunlardan hangisinin partili üyelerin katılımı ve özgür iradesi ile belirlendiğini biliyor musunuz?
Var mı?
Hatta yine CHP’den bir örnek vereyim; ilçe kongrelerinde ilçe başkanı, yönetim kurulu üyesi ve il delegelerinin dışında bir de “önseçim” delegesi de seçilir. Adı üstünde önseçim delegesi ama kağıttan kaplan. Bir tek kez bile sandığa giderek oy kullanma şerefine erişememişlerdir.
Burası Türkiye.
Buradaki demokrasi böyle.
Alın size yeni bir örnek.
MHP yönetimi 4 üyesini tezgaha vermiş ve partiden atacak.
Niye?
Anayasa referandumunda “hayır!” oyu vereceklerini açıkladıkları için.
Güler misin ağlar mısın?
Herkesin evet ya da hayır oyu verme demokratik bir hak değil mi?
Söz de öyle !
Peki diğerleri farklı mı?
Vur hepsini birbirine “antidemokratik” düşer sepete.
Yok ki farkları…
Önümüzdeki anayasa referandumu için evet-hayır seçimi var.
Bu seçimde bile partili üyeler özgürce tercihini açıklayamıyor ve yutkunuyor ise nasıl anayasa gücünü halktan aldı diyebiliriz.
Keşke diyebilsek.
Keşke tüm üyeler hiçbir korku yaşamadan görüş ve düşüncelerini özgürce ifade edebilseler.
Ve de tüm ön seçim uygulamalarında da görüşlerini sandığa yansıtarak, aday adayları arasından adayları belirleme hakkını kullanabilseler.
Bu demokrasi tadından yenmez !
Yenir mi?