Kimi olaylar vardır tarihe iz bırakır. Hep kötü örnekler arasında “iyiler de varmış” dedirtir. Şimdi sizlere insanlığın ölmediği, dostluğun ve arkadaşlığın tüm yanlışları da silip attığı güzel, anlamlı ve bir o kadar da onurlu yaşanmış bir olayı anlatacağız.
Biliyorsunuz, Kdz. Ereğli’de günlük olarak yayımlanan Gündem Gazetesi’ni. Emekli öğrtemen Ali Osman Eser’in oğulları Ali Suat Eser ve Yücel Eser için kurduğu bu gazetede ben de 3,5 yıl çalıştım ve bu gazetenin emekli ettiği (1995) ilk gazeteci de benim. Sevgili meslektaşlarım Ali Suat ve Yücel Eser ile çalıştığım yıllardaki o büyük sevgiyi hiç unutmam da. Yücel Eser Hukuk Fakültesini bitirip de cüppe giyerek “Ben artık ekmeğimi avukatlıktan kazanacağım” diyerek ayrıldıktan sonra, Ali Suat Eser geçirdiği kalp rahatsızlığına kadar gazeteyi yaşatmaya çalıştı. Derken rahatsızlığı çalışmasını engellemeye başladığında gazeteyi diğer kardeşlerinden Metin (Çetin) Eser’e devir ederek oğlu Emre Eser’in Üniversite sınavları sonrasında Antalya’da öğrenimini devam ettirmesinin ardından, Antalya’ya yerleşmeye karar verdi. Antalya’daki dönem arkadaşları, (Suat Eser Trabzon öğretmen okulunun ardından İzmir’de gazetecilik okudu) O’nu hiç yalnız bırakmadı. Ve bir gün Ali Suat Eser’in sağlık problemlerinden dolayı engelli yaşamaya mecbur kalması üzerine bu kez Ankara’daki bir öğretmen okulu arkadaşı “Biz iyi günde kötü günde de dostuz” dedi ve A. Suat Eser’e sıfır kilometre bir otomobil alıp hediye etti.
Ali Suat Eser de, bu gelişmeler üzerine duygusallığını şu ifadelerle kaleme döktü:
“Şimdi sizlerle bir iyilik haberi paylaşacağım. Bilirsiniz “iyiliğin gizli yapılanı makbuldür” derler. Ama benim yaşadığım örnek kanımca olabildiğince paylaşılmayı gerektiriyor.
Beni benden fazla düşünen kardeşlerimin, dostlarımın olduğunu görmekten duyduğum mutluluğumun doruğundayım… Trabzon Öğretmen Okulu’ndan sınıf arkadaşım Müşerref kardeşim, hayatımda ilk kez arabam olmasını sağladı… Yaşama bağlılığımı artırdı, ailece heyacanımıza heyecan kattı…
Eşimin, beni tekerlekli sandalye ile gezdirdiğini görmesi fazlasıyla duygulandırmış. Bizi aradı ve bu konuda yardımcı olmak istediğini söyledi. Hem çok sevindik, hem de çok duygulandık. Eşim 3 tekerlekli elektrikli motorun işimizi göreceğini söylediyse de, “hayır o tehlikeli. Hem soğukta, yağmurda olmaz” deyip beğendiğimiz otomobil adını sordu. Biz de araştırıp “Dacia Sandero Stepway” uygun olduğunu bildirdik.
6 yıldır her yıl tatil yapma olanağı sağlayan E.Ü. Gazetecilik’ten sınıf arkadaşım İlhan Bozkurt’un konuğu olarak Fethiye’de bulunduğum sırada, 12 Eylül sabahı telefonum çaldı. Arayan Müşerref kardeşimdi. IBAN’ı istedi, hesaba aktaracağı para ile aracı alıp güle güle kullanmamızı söylediğinde hayatımızın sevincini yaşattı. Fethiye’deki bayiden sipariş verdik ve dün de aracı teslim aldık…
Çocukluğumda bile bisikletim olamamıştı… Şimdi otomobilim oldu.
Son yıllarda felçliyken Dacia gördüğümde eşime “seni böyle bir aracın direksiyon başında hayal ediyorum” diyor ve imkansız hayaller kuruyorduk. Meğer imkansız diye bir şey yokmuş. Müşerref kardeşim, eşi ve evlatları hayalimizi gerçekleştirdi.
Nisan ayı kontrolüm nedeniyle gösterdiği ilgi ve Ankara’dan Antalya’ya uçak ile ulaşmamızı sağladığında çok mutlu olmuştum. 8-9 saatlik otobüs yolculuğu yerine 50 dk’lık yolculuk yapmıştım. 19 Eylül sabahı gelen annemizin vefatı haberi üzerine aldığımız otobüs biletlerini iptal ettirmesi de ayrı bir duyarlılıktı. Eşime telefonda “kardeşim uzun süre yol çilesine dayanamaz, uçak biletlerinizi aldırıyorum” demişti. Dönüşü de uçak ile yaptırdı. Hava alanı ile otogar arası taşınmamızı da sağladı hep.
Yani, beni benden fazla düşünen insan diyorum ben bu kardeşime ve iyi dileklerimiz ile dualarımızın en güzellerini sunuyoruz.
Bu kardeşimize teşekkürü bir borç biliyor, sevdikleriyle birlikte, ailece sağlıklı, mutlu ve bol kazançlı uzun ömürler diliyoruz…”
Not: Günümüzde bırakın yaşanmayı anlatılırken bile “hadi be sen de!” diyebileceğimiz bu olayı, gazetemizde yayımlanan şekliyle köşeye aldım.
İyi ve güzel olaylarımız da var.
Umutlarımız sönmesin.