Baba öfkeli mi öfkeli.

Elinde de sopa!

Saldırıyor!

Saldırırken de “Gitti bizim 100 bin liralık araba” diyor.

Fotoğrafta bir elinde sopalı adam, arkada da ön tarafı dağılmış bir otomobil. Arada da bir genç var ki, “vurma” der gibi engellemeye çalışıyor.

Olay şu:

Hastaneye gideceğim diye babasından otomobili isteyen genç; bir başka alem ortamında araç ile kaza yapıyor.

Baba bundan dolayı öfkeli.

Hem ortada bir yalan ve bir de kaza var.

 

Kim kandırmadı babasını?

“Ben” der miyim?

Demem!

O yıllarda Kandilli’de petrol istasyonu da yoktu. Yedek benzin i bile içer gibi harcayıp, boş depoyla arabayı kapıya bıraktığımız halde, yutkunurdu sadece.

Ah ah!

Şimdi oğlu bir kaza yaptı diye baba elinde sopa saldırıyor.

“Oğlum geçmiş olsun” demek yok.

Sadır!

Sahi biz niye gerginiz böyle.

Canımızdan bir parçaya bile elde sopa saldıracak kadar kontrolümüzü yitiriyorsak bu işte bir sakatlık yok mu?

Durum vahim!

Her yeni günde, şiddet denilen lanet azalacağına sınır tanımadan artıyor.

Aile içinde bile şiddet oranı yükseliyor ise bunun birinci sebebi  ne ola ki?

Üslup mu?

Gerginliği tırmandıracak söz ve eylemler mi?

Bitirilen hoşgörü mü?

Kin ve nefret tohumlarının artışı mı?

Dünyanın dört bir yanından gelen savaş haberleri mi?

Adli olaylar mı?

Saygı kavramının gündemden düşürülmesi mi?

 

Fotoğrafa bakıyorum; elinde sopalı bir baba.

Sopa da sopa hani!

Karşısında oğlu.

Saldırıyor.

Ne için?

Otomobiliyle kaza yaptığından dolayı.

Allah Allah!

Şaka gibi.

Ama değil!

Biz şiddetten kaynaklanan tehlikenin bile farkında değiliz gerçekten.

Şiddet aile kültürünün  omurgasını kırıp yok ederken, sadece izliyoruz.

Bu bozukluğun sebebi her ne ise çözümü yok mu?