Önemli bir sınavda, sorulardan birisi, yüz kelimesini anlatır mısınız olmuş.
Eee ne var bunda demeyin.
İşin içine girdiğinizde, az biraz düşündüğünüzde, sınav sorusunun üç harflik basit halinden kaç tane kitap yazılabileceğini anlarsınız.
Zamanına ve zeminini uygun düşürüp, bazı kelimelerin önüne arkasına eklemeler yaparak kelime oyunları oynamakta erbap sayılırız.
Alan, deyince her birimizin aklına az çok bir şeyler gelir.
Mesela maden alanı.
Şimdilerdeki hali dipsiz bir kuyu gibi. Son yıllarda epeyce büyüdü serpildi derinleşti!
1923 yılından 2002 yılına kadar yani 79 yılda 1186 maden ruhsatı verilmiş. Son onbeş yılda ise verilen ruhsat sayısı 386.000.
Diyorlar ki 1 ağaç 40 kişiye oksijen üretir. 40 yetişkinin havaya saldığı karbondioksiti, bir çam ağacı tek başına oksijene çevirebilir.
Medeni, çağdaş uygar yaşamı öğreten kitaplarının giriş bölümlerinde orman alanları için buralar canlıların yaşamı adına çok önemlidir çok gereklidir çok yararlıdır, korunmalıdır yazıyor.
Bu yazılanlardan neyi anlayıp, nasıl bir sonuç çıkarttığımızı gazetelerde okuduk.
Yalnızca dört ilde 493 bin metrekarelik, sekiz ilde sıkı durun 2 milyon 854 bin metrekarelik orman alanı, yasa marifetiyle orman alanı sınırı dışına çıkartıldı!
.....................
Bilirsiniz duymuşsunuzdur, son yıllarda Rezerv Alanı diye bir terimden çok söz edilir oldu.
Yeni terimin açık meali şöyle, yeni yerleşim alanı olarak (gri beton binalar yapmak için) kullanılmak üzere Toki veya idarenin talebine bağlı olarak resen! bakanlıkça belirlenen alan.
Bu yasaya göre, Toki veya idare, gözüne kestirdiği herhangi bir yeri kimseye sormadan rezerv alanı ilan edebilir.
Zaten ediyorlar, geleceğinin parlak olacağına inandıkları alanın önüne rezerv kelimesini yerleştirip derhal çalışmaya başlıyorlar.
Ama nedense bu uygulamaların yapıldığı alanlarda kıyametler kopuyor, yer yerinden oynuyor.
Nedeni çok açık.
Rezerv alanı ilan edilen yerde yaşayanlar, mahallesinden evinden işyerinden ayrılmak istemeyenlerin önce elektrikleri, suları, doğalgazları kesiliyor, yaşamları kabusa dönüyor itirazlar direnmeler fayda etmiyor yasa gücüyle, kolluk kuvvetlerinin desteği ile evleri işyerleri yıkılıyor.
Sonralarda, mahkemeler uygulamaları iptal etse de alanın rezerv alanı kararını kaldırsa da yine atı alan Üsküdar’a geçmiş oluyor.
......................
Bu aralar kasabadaki tartışmaların merkezinde, kasabanın fabrikasının özel endüstri bölgesi, alanı ilan edilip edilmemesi var.
İyi ve faydalı (kime) bir uygulama ise neden itiraz ediliyor? değilse neden kasabanın fabrikası bu alanın içine alınmak isteniyor.
Aslında itirazların, isyanların nedeni belli, biliniyor.
Kasabalı bu uygulama ile kasabasının hakkı ve ihtiyacı olan paraların elinden alınacağının farkında, bundan sebep sesini yükseltiyor.
Yasa, yapı ruhsatı, işyeri açma ruhsatı istimlak bedelleri, emlak bedelleri ve özellikle büyük bir kısmı yerel yönetime ödenmesi gereken benzeri ödemelere muafiyet getiriyor.
Ayrıca bu uygulama kapsamında halk sağlığı ve çevreyi korumak adına gerekli olan çed raporuna da gerek yok diyor.
Uzun lafın kısası, meselenin özü özeti,
Kasabanın fabrikası, özel endüstri alanı olarak ilan edildiğinde.
Yasanın da kendisine verdiği ayrıcalıkla.
Yerel yönetimin, daha açık ifadeyle kasabalının hakkı olan paraları ödemeyecek.
Kasabanın havasını suyunu denizini, hem daha fazla, hemde daha fütursuzca kirletecek.
Tartışmaların anlaşılabilir bir tarafı olmadığı gibi kasaba adına yarar getirici, sonuca yönelik bir tarafı da yok.
Kasabanın fabrikası uzun zamandır bu yükümlülüklerini zaten yerine getirmiyor. Yerel yönetimi iplemiyor takmıyor.
Yasalara uyanlar, uymaya devam ediyorlar.
Güçlü kuvvetli olduğunu sananlar, hele de arsız doyumsuz ve bencillerse, yasalara uymamanın bir değil, birçok yolunu buluyorlar. Yasaların kendilerine uydurulmasını bekliyorlar.
Ha birde sorumluluk alanı, verilen sözlerin tutulması gereken görev alanı var.
İyi ya işte, kasabanın iki vekili var, sorunlarının çözümüne kasabanın gelirlerinin elinden alınmasına, havasının suyunun kirletilmesine engel olurlar diye aklınızdan geçiriyorsanız, derhal vazgeçin.
Yerel yönetiminin başında bu başkan olduğu müddetçe, Kasaba yansa yıkılsa sıkıntının türü ne olursa olsun bu vekiller ne duyarlar ne görürler.
Bu alanlar onların değil sorumluluk alanlarına, görev alanlarına, ilgi alanlarına bile girmiyor.
Nuri ÖZTÜRK / İzmir