Çalışma hayatımın neredeyse tamamını bu meslekte yaşamış ve halen de tam zamanlı olmasa da yaşamaya devam eden biriyim.
Hani, mesleki büyüklerimizin demiş olduğu gibi, "Bu mesleğin mürekkebi elinize bulaşmışsa, kolay kolay vazgeçemezsiniz."
Meslekle ilgili acı tatlı anılarımız oldu.
Yaptığımız haberlerden dolayı, saldırıya da uğradık, şakağımıza silah da dayandı, hakarete de maruz kaldık ama sinmedik, yılmadık. 
Haddimizi, hududumuzu aşmadan, meslek ilkelerine elimizden geldiğince bağlı kalmaya çalışarak,  sadece yüreğimizden aldığımız güç ve cesaretle kuru gürültüye de pabuç bırakmadık.
Nadiren de olsa, özeleştirimizi de yapmayı ihmal etmeyerek, mesleki hatalar da yaptık, meslekte yeni olmanın verdiği heyecanla  kimi zaman duygularımıza yenik düşüp gereksiz eleştirilerilerek de yaptık.
Çok şükür, saldırıların daha ilerisini de yaşamadan, acı tatlı anılarla mesleğin en faal dönemini tamamladık.
Yaşasaydık, zaten bugün çoluk çocuğumuzun yanında değil, toprakla, en iyi ihtimalle yatakla bütünleşmiş olurduk.
Yaptığımız haberlerden, yazdığımız köşe yazılarından duyulan hoşnutluğun, “Sen Alaplı’ya en büyük hizmeti yapanlardan birisin” övgülerinin verdiği özgüvenle, “Kılımıza zarar gelse, Alaplı ayağa kalkar.” diye düşünüyorduk, ancak sıradan vatandaş sahiplenirken, siyasi cenahtan ayakta olanların bile yerine oturduğunu görmenin hayal kırıklığını yaşadık. 
Zaman zaman kendi kendimize, “Biz Donkişot muyuz?” diye sorsak da, profesyonel bir iş yaptığımızın bilinciyle, yeri geldiğinde  “taşın altına elimizi koymaktan” çekinmedik. 
Sadece, bilgiyi, olayı vatandaşa ulaştırmakla kalmadık; kamuoyu oluşturarak, ihtiyaç olan hizmetlerin İlçe ile buluşmasında etkin bir rol üstlenmeye gayret gösterdik. 
Başarılı da olduk. 
Arşivden bulun o dönemin gazete nüshalarını; Alaplı Devlet Hastanesi’nden, AK-Al İplik fabrikasına, Adliye Sarayı ve Hükûmet Konağı arazisinin kamulaştırılmasından, Fatih Mahallesi köprüsüne, Gençler Bayramı’nın Alaplı’ya taşınmasından,17 Şubat Birlik ve Beraberlik Günü’ne kadar ısrarlı yayın ve yorumlarımızı, sahadaki haber takiplerimizi göreceksiniz.
Dönemlerinin Belediye başkanları Muhabbet Tezel ve Faruk Çaturoğlu, eski Kılçak Köyü Muhtarı Ahmet Uysal, dönemin Alaplı Çevre Koruma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Oktay Türkyılmaz da, gazeteciliğin de ötesine geçen bu çabalarımızın en yakın şahitlerindendir.
Tüm bunlara rağmen, 1982 yılından beri yaşadığımız ve bir şeyler kazanması için elimizden gelenin fazlasını yaptığımız, hatta “yöresel milliyetçilik” yapmakla eleştirildiğimiz bu ilçede, bazılarına bizim de  “Alaplılı” olduğumuzu kabul ettirmekte maalesef başarılı olamadık.
İçimde uhde olarak kalan bu konuyu da bu vesileyle sizinle paylaşmadan edemedim.
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. 
Gazete patronlarına karşı, gazetecilerin dayanışmasına adını veren günün yıldönümü. 
Eskisi kadar değer görmeyen, mesleğe ömrünü adamış bizim ve bizim üstümüzdeki neslin “Nerede o eski 10 Ocak’lar, nerede bugünkü 10 Ocaklar?” serzenişinde bulunduğu bir gün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü.
Çalıştığımız basın kuruluşlarının kuruluş yıldönümlerini, gazetecilikle ilgili özel günleri karşılamanın müthiş bir heyecanı olurdu bizlerde.
O günler geldiğinde, zar zor alabildiğimiz takım elbisemizi giyer, kravatımızı takar, ayakkabılarımızı boyar, acil bir durum olmadıkça ofisimizde hiç ayrılmadan beklerdik misafirlerimizi.
Kutlama için gelen her konuktan, gönderilen her çiçekten, telefonla iletilen her kutlama mesajından büyük bir onur ve gurur duyar, günün anısına çektiğimiz fotoğrafları aynı gurur ve onurla paylaşırdık gazetelerimizde.
Gönderilen çiçeklerin, ziyarete gelen konukların, telefonla gelen mesajların  çokluğu, heyecanımıza heyecan, mutluluğumuza mutluluk katardı.
Günümüzde, hem medya kuruluşlarının sayısı, hem de medya mensupları arttı. 
İnsanların hayatına “dijital medya” ve “sosyal medya” girdi.
Artık, habere anında ulaşmak mümkün. 
Artık, sosyal medya vasıtasıyla herkes haberci olma imkanına sahip.
Belki de bu yüzden olsa gerek, eski heyecanın olmayışı. 
Belki de, bu yüzden sıradanlaştı, gazetecilikle ilgili özel ve anlamlı günler. 
Belki de bu yüzden eski etkisi ve yaptırım gücünü kaybetti basın.