Rahmetli babamı tedavi gördüğü süreç içinde hastanede ziyaret ettiğimde açıkçası adet olsun diye (Çünkü biliyorum, parasız asla kalmaz ve her zaman çıkını doludur) “Baba paran var mı?” dediğimde şok bir cevap almıştım.
Babam “Yok oğlum. Benim Ankara’da babam var” demişti.
Şaşırmamak mümkün değil ki, bizim Ankara’da kimimiz kimsemiz yok.
Hele aile büyüğü hiç yok.
Kendi kendime düşünürken ampul yanmıştı beynimde.
Anladım.
Babam, emekli maaşından söz ediyor.
Evet, Babamın Ankara’da Babası vardı ve o baba Emekli Maaşından başka bir şey değildi.
**
Konu babamdan açılmışken, vefat ettikten sonra “Deredeki balığa tava tutulmaz” dediğini O’nu yakından tanıyor bir arkadaşı söylemişti.
Atalardan gelen bir söz ama ne kadar doğru.
Yine babam ve yine bir başka konu.
EKİ Çırak Kursu’nu bitirip Armutçuk’ta zorunlu hizmete başladığımda aldığım tüm parayla yiyip içiyordum. Ki, o yıllarda Ereğli-Zonguldak karayolu Kandilli’de kapımızın önünden geçiyordu. Bin otobüse git İstanbul’a.
Lüküs hayatın kralı.
Cepte para var, başka imkanlar da var ve de hey gidi gençlik.
Sabahlar olmasın.
Ama hazıra dağ dayanmıyor ki.
Kimi zaman aybaşını zor getirirken, parasız kaldığım bir gün babamdan para istedim.
Dedi ki, yastığın altından al.
Hani bilirsiniz o eski yastıkları.
Kaldırdım yok.
İki yatak üst üste olurduya karyolada. Yatağı kaldırdım yine yok.
Herhalde yanlış yer söyledi diye döndüm ve babama dedim ki: “Baba burada para yok!”
Güldü ve “Ne koydunsa o vardır oğlum!”
Böyle bir ders olmaz.
Eve bir kuruş vermeden tüm parayı hovardaca harcayan ben, babamdan öyle bir söz dayağı yemiştim ki.
Gel de unut!
**
Bizim Mehmet Efendi’ye gelince bir bayan arkadaşım anlattı.
Akşamları iş çıkışı “gel bir yerde çay içelim” diye teklifte bulunan arkadaşlarına “Beni evde Mehmet Efendi” bekliyor diyormuş.
O’nu tanıyanlar da, ailede böyle biri olmadığı için “Kim bu Mehmet Efendi?” diye düşünseler de sormaya cesaret edemezlermiş.
Gel zaman git zaman, merak bu ya takip etmişler ve ansızın kapıyı çalıp zoraki kendilerini davet ettirip eve girmezler mi?
Evde kimse yok.
“Hani Mehmet Efendi?” diye sormuşlar bile.
“Burada” demiş.
Ortada kimse olmadığını görenler, “Dalga geçme ya, Beni evde Mehmet Efendi bekliyor diye atlatıp duruyorsun. Hani Mehmet Efendi.”
Bayan gitmiş ve bir paket getirmiş.
Üzerinde “Kuru Mehmet Efendi kahvesi” yazıyormuş.