13 Haziran 1952 kabul tarihli 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun 4 Ocak 1961 kabul tarihli 212 sayılı Kanunla değiştirilmiştir. Adı kısaca 212 Sayılı Kanun veya Basın İş Kanunu olarak bilinir.

Kanunun tarihi vardır…Hatırlanmalıdır!

10 Ocak 1961 günü gazetelerin birinci sayfalarında “Gazetemizi Üç Gün Kapatıyoruz” başlıklı bir bildirinin haberi yer almıştı.

63 yıl önce 9 gazetenin sahibi gazetelerini kapatmak suretiyle 10 Ocak günü yürürlüğe giren iki kanuna karşı gazetelerini yayınlamama kararı almıştı. Kanunlardan birisi bugünkü Basın İlan Kurumu hakkındaki “Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun”, diğeri ise “212 sayılı Kanunla Değiştirilmiş Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasında Münasebetlerin Tanzimi Hakkında 5953 Sayılı Kanun”du.

Gazete patronları bu kanunları protesto etti. Gazetecilere farklı uygulamalar ve yeni bazı sosyal haklar getiren Basın İş Kanunu’na karşı çıktılar. Gazeteciler için yazılı iş sözleşmesi koşulu getiren, ücretlerin aybaşında peşin ödenmesini sağlayan, yıllık ücretli izinleri iyileştiren, ücretlerin ve fazla mesailerin zamanında ödenmemesi halinde gecikme zammı ile ödenmesi gibi iyileştirmeler getiren bu kanunun Milli Birlik Komitesi tarafından kabul edilmesine tepki gösterdiler. Bildiri yayınladılar ve protesto ettiler…

“…Milli Birlik Komitesi tarafından ilan edilen basınla ilgili kanunlar milletçe girilen bu aydınlık devirde basını emsali görülmemiş bir tehlikenin içine atmıştır. Halk efkarına önce şunu arz etmek isteriz ki, ilk bakışta sadece basını ilgilendirir gibi görünen bu hadise aslında doğrudan doğruya temel hak ve hürriyetlerimizi kısıntıya sokabilecek bir mahiyet taşımaktadır.”

9 Gazete sahibi Bildirilerinde “…Hür Dünya Cephesi basınının hiçbirinde emsali görülmemiş ve görülemeyecek olan bir kontrol sisteminin Türk Basının üzerinde konulmak istenmesi karşısındaki müteaddit müracaatlarımız da neticesiz kaldığından, biz aşağıdaki gazeteler teessürümüzün ifadesi olmak üzere yarından itibaren 3 gün çıkmayacağımızı sayın halk efkarına üzüntü ile bildiririz” dediler.

Böylece Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul, Yeni Sabah gazetelerinin sahipleri üç günlük “gazete çıkarmama” protestosunu başlattılar.

Gazete patronlarının bu Bildirisinin yayınlandığı gün gazetelerin bazılarında sahip ve sorumlu yazı işleri müdürlerinde değişiklikler oldu. Çünkü işverenlerin bildirisinin yayınlandığı o nüshaya gazetelerin sorumlu yazı işleri müdürleri imzalarını koymayı reddettiler.

Dünya Gazetesinin sorumlu yazı işleri müdürlerinden Hikmet Çağlayan ve Sami Karaören imzalarını koymadı, onların yerine Yekta Ragıp Önen’in adı yayınlandı. Milliyet gazetesinde Hasan Yılmaer adını koymamıştı, yerine Ercümend Karacan’ın adı çıktı. Vatan gazetesinde Mesut Özdemir ve Gökşin Sipahioğlu adlarını koymayı kabul etmemişti, 10 Ocak 1961 tarihli Vatan’da Emin Yalman adı yer almıştı (İstanbul Gazeteciler Sendikası Yayını. 10 Ocak ve Ötesi. 2002.Sayfa 8).

10 Ocak 1961 günü Türkiye radyolarında İstanbul Gazeteciler Sendikasının işverenlerin 3 günlük gazete çıkarmama boykotuna karşı bir bildirisi yayımlanmıştı:

“İstanbul’da yayınlanan dokuz gazete üç gün müddetle kapanmıştır. Bu kapanma kararı, gazetelerin tesis ve maddi imkanlarını ellerinde bulunduran gazete sahipleri tarafından verilmiştir.

Basını meydana getiren asıl ve büyük kütle olan biz yazı işleri müdürleri, sekreterler, istihbarat şefleri, muharrirler, muhabirler, foto muhabirleri, karikatüristler, ressamlar, musahhihler ve diğer fikir işçilerinin böyle bir kararda oyumuz olmadığı gibi, bu hareketi asla tasvip etmemekteyiz.

27 Mayıs Devriminden önce, Menderes rejiminin en karanlık baskı günlerinde cop yiyen, hapse giren, yolu kesilen, zindanlarda çürütülmek istenen fikir işçilerinin hürriyet mücadelesi sırasında milletçe beklenen böyle bir hareketi yapmayan gazete sahiplerinin, fikir işçilerinin haklarını teminat altına alan kanunun çıktığı sırada, gazete kapatmak suretiyle Milli Birlik Komitesini protesto yoluna gitmeleri, ayrıca dikkati çekecek bir olaydır. 

Halk efkarının bu konuda vereceği hükme inancımızı belirtirken, fikir işçilerinin haklarını teminat altına alan kanunu çıkaran devrimin yaratıcısı Milli Birlik Komitesine teşekkürlerimizi sunmayı vazife bilir, beraber olduğumuzu alenin ifade ederiz.”

Aynı gün gazeteciler Cağaloğlu’ndaki Sendika Merkezinden Vilayet binası önüne kadar sessiz yürüyüş yaparlar. Taşıdıkları pankartlarda yazılı olanlardan birkaç örnek: “ Simidimiz ve hürriyetimiz için!”, “Çalışan gazeteciye cop, patrona hep hazır lop”, “Babıali ağalığına paydos” …

İstanbul Gazeteciler Sendikası Yönetim Kurulu 10 Ocak 1961 Salı günü yaptığı toplantıda patronların 3 günlük boykotu süresince fikir işçilerinin hazırlayacağı “Basın” adlı bir gazetenin yayımlanmasına karar verilir.

Basın gazetesinin sahibi olarak sendika üyesi Selçuk Çandarlı, Umumi Neşriyat Müdürü Abdi İpekçi gösterilmiştir. Mesul Yazı İşleri Müdürlüğüne Semih Tuğrul ve Teknik Müşavirliğine Murat Kayahanlı getirilmiştir. Bütün fikir işçilerinin elbirliği ile çalıştığı Basın gazetesi ilk sayısı Güneş Matbaacılık T.A.Ş’de, 12 Ocak 1961 tarihli ikinci sayısı Gediz Gazetecilik ve Matbaacılık’ta, 13 Ocak 1961 tarihli son sayısı ise Halk Gazetecilik ve Matbaacılık T.A.Ş’de dizilmiş ve tertip edilmiştir. Basın gazetesi üç gün boyunca Tan Matbaasında basılmıştır.  Gazetenin günlük ortalama tirajı 100 bin olmuştur.  

11 Ocak 1961 tarihli Basın Gazetesinin birinci sayfasında “Olayın İçyüzü” başlığıyla İstanbul Gazeteciler Sendikasının görüşünü açıklayan yazı yayımlanmıştır.

Yazıda gerekçeleriyle gazetelerin neden kapatıldığı açıklanmış ve  “…Gazete çıkarmak çorap fabrikası işletmeye benzemez. Basın yüzde yüz ticari bir müessese değildir. Bir amme hizmetidir” denilerek bu hizmete devam edebilmek için gazete çıkardıklarını kamuoyuna duyurmuşlardır.   

11 Ocak 1961’de ikinci gün Türkiye Gazeteciler Sendikaları Federasyonu, Ankara Gazeteciler Sendikası ve Ankara Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulları ortak toplantı yapmışlar ve İbrahim Cüceoğlu, Bekir Çiftçi, Doğan Kasaroğlu, Seyfettin Turhan, Hamdi Avcıoğlu ve Erdoğan Örtülü ’den oluşan Kurul bir bildiri yayımlamıştır.

Bu bildiride patronların 3 günlük boykotuna şöyle yanıt verilmiştir:

“(…) Düşük iktidar devrinde basın hürriyeti Anayasaya aykırı kanunlarla kökünden tahrip edilirken, Basın mensupları soluk alamaz hale getirilirken, ecir gazeteciler zindanlarda çürütülürken, seksenlik hürriyet mücahidi Hüseyin Cahit Yalçın cezaevine sokulurken, mücadeleci gazeteler kayıtsızlıktan kapatılırken, gazeteler resmi ilan tehdidiyle yola getirilirken bu kabil protesto hareketine tevessül etmeyen bu gazete sahiplerinin, bugünün hürriyet havası içinde en tabi hakları boykotla karşılamaları vatandaş vicdanında layık olduğu elbette mahkum olacaktır.

Bu gayretlerin her türlü hakkaniyet esasından uzak, hasis ticaret zihniyetin ve ağalık tahakkümünün bir eseri olduğu aşikâr şekilde ortadadır.

Ecir durumundaki fikir işçileri, en azından hayat şartı ve teminat istemekte, bu gazete sahipleri ise çalıştırdıkları gazetecileri istismara devam çareleri peşinde koşmaktadırlar. Asıl üzücü taraf ise Basın hürriyeti mefhumunu bu hasis zihniyetlerine alet etmek istemeleridir. Meselenin esası budur.”

Meselenin esası böyle anlatılmıştı. 13 Ocak 1961 tarihli Basın gazetesinin son sayısında “Şimdilik Allahaısmarladık” başlıklı yazılarında şöyle söylemişlerdi:  

“Çıkarken ne demiştik: “Üç gün sizi gazetesiz bırakmayacağız” Ve işte, bırakmadık. Bu sözümüzü tutmak için insan üstü bir güç sarfettik. Günümüzü gecemize kattık…Neler mi yaptık? Önce yazılarımızı yazdık, haberlerimizi hazırladık, sonra dizdik, sonra bastık, paketledik ve onları sırtımızda taşıdık, “BASIN”ı sizlere ulaştırdık…”

Yıllar öncesinin yazılan, dizilen, basılan, paketlenen, sırtta taşınan gazeteleri kalmadı artık ama altmış yıllık hatırları ve geçmişleri var…

Hatırlamak lazım…Dün olanlar eskidi ve tarihe yazıldı. Acaba günümüzde bu zamanda ve bu coğrafyada hemen akla gelen bir dayanışma örneği var mıdır? Sokaklar boş ve sessiz! Şimdi, bu günlerde Basın Gazetesini kim basar, kim paketler? Tarihten geriye hatırlanacak ve yazılacak ne kaldı? 

İlk kabul edildiği halinden uzaklaşmış olan Basın İş Kanunun 212 sayılı Kanunla değiştirilmesi hakkındaki geçmiş tarih; basın tarihinin önemli bir parçasıdır.

Yaşanmıştır, tarih olmuştur!

Tarihin başlangıcında ortaya önce işverenlerin boykotu çıkmıştı. Üç gün süreyle gazetelerini kapatmışlardı. Buna karşı gazeteciler “amme hizmeti” olarak gördükleri için “Basın” adlı bir gazete çıkarmışlar ve kanunla verilmiş haklarının haklılığını dayanışmalarıyla savunmuşlardı.  

Bir yanda “kanunu” protesto eden basın patronları, öte yanda gazete çıkarmayı amme menfaati olarak gören ve “Basın” adlı gazete çıkaran gazetecilerin yarattıkları basın tarihinden bir gün olan 10 Ocak günleri hatırlanmalıdır.

Çünkü yaşanmıştır ve günümüzde sahipsiz kalmış bu tarihe sahip çıkılmalı, unutulmamalıdır.

Belki kutlanmalıdır. Belki bayramdır, belki değildir…

Ama bir dayanışma örneğidir ve tarihtir.

Yaşanmıştır ve 10 Ocak basın tarihimize yazılmıştır.