Gündem Gazetesi’ndeydim Kozlu Faciası yaşandığında. Kuyu başına daha ulaşamamıştık ki, hava kurşunlardan daha ağırdı.

Nefes almanın zorlaştığı bir yeryüzü düşünebiliyor musunuz?

Yaşayan bilir.

Kozlu’yu  saran o koku da kömür de vardı, ölüm de.

Maden ve madenci kentinin havası acıyla bozulmuştu işte yine.

Ölüm adres sormadan katliam yaparken, cankurtaranların geceyi yırtan sesleri hiç dinmedi.

Gece yarılmış, can kavgasının fotoğrafları deklanşörlerde çoğalıyordu sinsice.

O gece ne kadar çok şey yaşandı.

Ne kadar çok !

 

Kozlu Faciasında toplumsal tepkilerin patlamasından korkan siyasetçiler kolları sıvadılar hemen.

“Devlet yaraları saracaktır” sözleriyle başlayan tırı-vırılar hiç sınır tanımadı.

Önemli olan yeraltındaki patlamayı yerüstüne taşımamaktı çünkü.

Bilinç altlarındaki kirlenmeyi saklayarak şirinlik yarışına giren kaşar siyasetçiler, o tarihte malum yalanlarını kağıt peçetelere yazıp savururken, “Peuguat Fabrikası Kdz. Ereğli’de Delihakkı Bölgesine kurulacak ve Çaycuma’sı, Devrek’i, Zonguldak’ı da bu fabrikadan hak ettiği payını alacak” dediler.

Biz de inandık.

Demek kolay.

Salla gitsin.

Öyle yaptılar zaten; ortaya karışık salladılar.

Bir başka kentte fabrika kuracak arazisini bile çoktan alıp çalışmaları başlatmış Peugeot’un adını da kullanarak yapılan bu nokta atış ile küllendirilmeyen çalışılan Kozlu Faciasında 263 madenci şehit oldu.

23 yıl önce yaşanan bu faciadan 9 yıl önce de Kandilli’de bir 7 Mart akşamında  grizu faciası gerçekleşmiş ve 103 madenci  canını kömüre verirken; eşimiz, dostumuz, arkadaşımız yaşamdan kopup gidivermişti.

Kömür ile bütünleşmiş kentte yaşayan, sadece ayağındaki çizmesi  ve saçı görülen  onlarca, yüzlerce madenci cesetleri de görmüş, taşımış ve toprağa vermiş  bir madenci çocuğu olarak yüreğim bir başka türlü ağlar yıldönümlerinde.

Ölüm ve gözyaşı sanki ikinci adresimizdir bizim.

Alıştırılmışız.

Ve daha sonra da bize “kaderiniz” denildiğinde de kabullenmişiz nedense.

Sahi ölüm kaderi midir Zonguldaklının?

Ya da şöyle sorayım; “öldürmeden hep ölen” Emeğin Başkenti’nde yaşayanlar ölüme tutsak mı edildi?

Bu yazgı hep böyle mi kalacak?

 

**

 

Zonguldaklı bir hemşerimiz olan Metin Köse’nin kitaplarını severek okuyor ve yararlanıyorum. Bölgemizi anlatan bu tür belgesel kitap ve romanlar sayısının artması konusunda özellikle belediyelerin festival soytarılığına son vererek, “yerel yönetim” ifadesindeki “YEREL” kavramının farkına varmaları gerektiğini de işaret etmek istiyorum.

Metin Köse kardeşimiz; Mükellefiyet kitabının ardından Bir de Göl Dağı’nı yazdı. Şimdi de 4 Ocak 1991’de başlayan ve Mengen’in Deller Köprüsü’nde dozerlerle önü kesilen maden işçilerinin destanı olan “Büyük Yürüyüş”ü kaleme almış ve Doğan Kitap da bu eseri yayımlamış.

30 Kasım 1990’da başlayan madenci grevinin finali olan ve benim de katıldığım o şanlı yürüyüşü anlatan  kitabın daha ilk sayfalarında bulduğum bir hata (bana göre) diğer sayfaları çevirmemi engelleri. Sayın Köse, kitabında Kozlu Faciasını anlatırken, Macarların Kozlu’da ilk kez dinamitsiz patlatma denediği anda olayın meydana geldiğini ifade ederken, ocakta işçilerin “Coni” adını verdikleri bir Macar Teknikerin olduğunu da öne sürmüş.

Bu tür haberlerin içinde olan ve yüzlerce haber ve yorum yapmış biri olarak ilk kez duyduğum bu iddiayı araştırdım ve gerçek olmadığı bilgisine ulaştım.

En somut ve net gerçek; şehit olan 263 madenci arasında  bir yabancı yok. Durum böyle olunca, teknik adamların bile bizim sorumuz karşısında duyduğu “Macar Tekniği” ifadesi de kabul görmüyor.

Sanıyorum Metin Köse’yi  araştırmaları sırasında yanılttılar.

 

Tarihe doğru bilgi bırakmamız gerek.

Sarıkamış olayı ile ilgili olarak bu bölgeye silah, gıda yiyecek taşıyan  üç geminin 7 Mart 1915’de Kandilli açıklarında Rus Donanması tarafından batırıldığında, 3 bin şehit verildiği açıklamaları yapıldığında, bu ifadeyi mantık dışı bulmuş ve araştırmıştım. Sonuçta  83 şehit  rakamına ulaştım. Bu araştırmamız  “NTV Tarih Dergisi”nde de yer almıştı.

 

Metin Köse’nin kitabın yeni baskısında bu hatasını düzeltmesini beklemek de, her Zonguldaklı’nın hakkı olsa gerek…

**

Sarıkamış Olayıyla ilgili Araştırma haber ve yorumuna aşağıdaki linki tıklayarak ulaşabilirsiniz:

http://ereglionder.com.tr/tarihi-hataya-duzeltme-23811.html