Dr. Can Canver Refikimiz Haber Hayat Gazetesi’nde yayımlanan son köşe yazısında “Kdz. Ereğli’de Ortak Yaşam Kültürü” üzerindeki görüşlerini kaleme almış.
“Dil, din, tarih, coğrafya, kültür, siyaset, hukuk, eğitim, vücut özellikleri gibi; bireyleri biçimlendiren ortak değerler; ortak davranış biçimini, ‘’ortak yaşam kültürünü’’ oluşturur…..” sözleriyle yazısını başlayan Sayın Canver, vurgulamak istediklerini aşağıdaki paragrafta özetlemiş:
“……Ereğlimizde toplumlar arası kültürel ilişkilerin gelişmesi ve ortak kent kültürünün oluşması; toplam bireylerinin birbirini özümseme, kültürel değişme ve adaptasyon süreçleriyle ilgili olup ancak bunlar gerçekleştiğinde şirin kentimizde tek bir toplum olmayı başarabiliriz. Ortak yaşam standartlarına da kavuşabiliriz. Hürriyet, mutluluk, yaratıcılık ve çevre sağlığı konuları birlikte yaşamanın önemli unsurlarıdır. Duruma göre kentimizdeki politik ve sosyal ortamla, alt yapı, ulaşım ve Ereğli’nin doğal çevresiyle de ilişkilendirilebilir…….”
“Konuşabilmek bir kültürdür, bunun için de herkeste yoktur” diye ısrarla yazıp söyleyenlerden biri olarak, Can Canver’in görüşlerinin altına imzamı atıyorum.
Ereğli’nin en önemli eksiği işte bu.
Konuşamıyoruz.
Konuşabilmek ve konuştuklarımızı bir potada toplayarak; dayanışma, paylaşma ve sonuca götürmede örgütlü hareket noktasına yol alamıyoruz.
Bu nedenle her kafadan çıkan sesler akort olamıyor.
Güç haline gelemiyor.
Birkaç yıl önce bu konuda adını da “Maya Hareketi” koyduğumuz bir oluşum sağlamak için adım da attık. Ama olmadı. Sebep; mekan ! Konuşabilme adabına sahip ve ortak yaşam kültürü veya kent kültürü dediğimiz olgunun içini dolduracak kişi veya kişilerin bir arada olabileceği bir mekan yok.
Var mı?
Ereğli’de fiziki koşulları yeterli ve tek amacı sosyal yaşamı bütünleştirmek olan bir tek mekan var mı?
Yok… yok… yok…
Yok olduğu için akşam mesai saatinden sonra herkes bir yerlere çekilip şehir kaderine terk ediliveriyor.
Yani Ereğli ölüyor.
Ortak yaşam veya kent kültürü oluşmadığı için polemiklere dayalı söz ve haberler gündemde yer bulunca Ereğli gibi bir güçlü ilçe vıdı vıdılara boğuluyor.
O onu demiş, bu bunu demiş, şu şöyleymiş.
Oysa konuşmamız gereken o kadar çok şey var ki.
*Efendim Ereğli’nin 50 yıl sonra geleceği nedir?
*Ereğli Arifiye demiryolu projesine neden başlanmaz?
*Ereğli-Alaplı arasında bir havaalanı talebi gündeme getiremez miyiz?
*Kentin her noktasından tarih fışkırırken, bu mirası neden bir araya getirip de iç ve dış turizme açmıyoruz?
*Ereğli’den feribot seferleri yapılmaz mı?
*Alemdar Gemisine İstiklal Madalyası verilsin ve eski PTT’nin oraya da Kurtuluş Savaşı’nın tek deniz şehidi Recep Kahya’nın anıt mezarı yapılsın diye bağırmayalım mı?
*Yeni organize sanayi bölgeleri için projelere üretilemez mi?
*Kırsal kesimde tarımcılık ve hayvancılık üzerine kooperatifleşme hareketi başlatamaz mıyız?
Neler var daha neler de…
Nasıl olacak bu iş?
Ereğli konuşamıyor. Konuşmak ile bağırmayı karıştırıyor. Bilgisizliklerini ukalalık ile karıştıranlar hemen alaycılığa başvuruyor. Çapsızlık dışarıdan gazel okuyanların tuzağına düşürüyor ve de sonuçta kent adına elde koskocaman bir sıfır kalıyor.
Ha bu demek değil ki, konuşulmaz!
Bal gibi de konuşulur ve ortak kent kültürünün oluşmasının temelleri de atılır.
Ortak kent kültürü, katılımcılık demektir.
Sorumluluğu paylaşmak demektir.
Birbirini anlamak demektir.
Farklılıkların zenginliği demektir.
Ve de:
İspiyonculuk ve dalkavuklukla geçinenlerin tükenişi demektir.
Dr. Can Canver’in vurgulamak istediği ortak yaşam kültürünün yeşermesi için herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirse mesele yok da.
Küçüklerin kişilerle uğraşma basitlikleri tekmeyi yer, fikirlerin yarıştığı bir kültür Ereğli’ye güç üzerine yeni ve daha diri güçler katar.