Bandırma?da bir gazeteci öldürüldü.

Güpegündüz ve gazete merkezinin yanında pusu kuran kalleş kurşunlarıyla öldürüldü Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Marmara Televizyonu Haber Müdürü Cihan Hayırsevener.

En son basın şehidi Cihan Hayırsevener?in öldürülmesi basın camiasının canını yakarken, nedense yaygın yayın organlarında bu haber pek yer bulamadı. Bilmem ne artistinin bilmem neresi kadar haber değeri olmayan bir olay oldu gazetecinin öldürülmesi.

Yazımın başlığı ?Katil kim??.

Evet, bir gazeteciyi öldürecek veya öldürtecek kadar kendinden geçenler bu cesareti nereden alıyor?

Yoksa kendi sorununa sahip çıkmayan yayın organlarından mı?

Herhalde!..

 

Hayırsevener?in çalıştığı gazeteyi aradım ve başsağlığı dileğimi iletirken olayla ilgili bilgi de aldım.

Bandırma?da Ekim ayında yaklaşık 20 Milyon TL?nin belediyeden hortumlanmasıyla ilgili bir organize suç örgütüne karşı operasyon yapılmış ve bu operasyonda da bir yayın kurulunun başındaki, kardeşi ve oğlu da gözaltına alınıp tutuklanmış.

Yani, hortumcu bir medya ortaya çıkarılmış gibi.

Bu ne demektir?

Medya gücüyle ihaleler hüplenmiş.

Olay bir iddiadır elbette.

Yargı sürecinin sonucu neye karar verir onu da bilemeyiz.

Ancak, bir medya organını sahip ve yönetenlerinin organize suç örgütü kurup yönetmeleri vahimdir.

Tehlike budur işte.

 

Cihan Hayırsevener, bu operasyondan sonra konuyla ilgili kalem oynatmış biraz.

Vay sen misin bunları yazan ha!..

Saldırılar başlamış.

Küfürlerin bini bir para.

Medya-Siyaset-Ticaret üçlemesinin üzerine polis gidince dağılmanın da verdiği telaşla, her zaman emre hazır ve nazır tetikçi kalemler başlamışlar tükürüklü tükürüksüz yazmaya.

 

Hayırsevener?in bu konuda kaleme aldığı onca yazının içinden 30.11.2009 tarihli ?Bandırma bunları gör ve anla!..? başlıklı yazısından bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

?????Mahkeme aşamasında olan bir durumun, suyun üstüne yansıyan kısımlarını yansıtmaya çalışıyoruz, o kadar. Suyun altında kalan kısımlarını da, inanıyoruz ki adalet zaman içerisinde çıkartacaktır ve herkes de bu kısımda kimlerin yer aldığını, kimlerin bu beldenin ne kadar parasının, ne şekilde ?içselleştirildiğini? mutlaka görecektir.
?Sorunsallar? ortaya çıktıkça ?içselleştiren? örgüt elemanlarına tetikçilik yapan ?müptezeller? de ne şekilde kalem oynatacaktır(!), hep birlikte göreceğiz???..?

 

??????Gerek cezaevinden yazılan, gerek eline kalem verilen kendisini gazeteci sanan zavallı tetikçilerin, gerek günlerdir kendi yazdığı, gerek yine kendilerinin yazdığı ama vatandaşı salak yerine koyup sanki bu yazılanlara vatandaşdan geldiği süsü verdikleri yorum adındaki iğrençlikleri, bir anlamda onların iç dünyalarının da dışa vurumunu oluşturuyor...
Hayatlarında bugüne kadar olumlu bir tek oluşumun içerisinde yer alamayan, herkesi karalama, iftira atma, çamura bulama becerisi ile harmanlanıp, bu günlere gelenlerden, pozitif düşünce beklemek de tabii ki abesle iştigaldir??????

 

????????Şunu açıklıkla belirteyim ki, elebaşı konumunda nitelendirilen ve sahibi olduğu medya kuruluşunu adeta bir küfürname ceridesi olarak kullanan zavallıya, ?Gel seninle şöyle karşılıklı bir söyleşide bulunalım, ancak küfür etmek, hakaret etmek, tehdit etmek yok... Bunun yanı sıra iftirada, karalamada, çamur atmada bulunmayacaksın, ispatlayamayacağın sözleri sarfetmeyeceksin...? desek, yemin ediyorum 10 dakika konuşamaz. Çünkü, kilitlenir kalır. Adeta besin kaynağını elinden almayla eşdeğerdir bu durum...
Onun kelime dağarcığında herhangi bir olumlu kelimenin, bırakın olumlu kelimeyi, düzgün bir kelimenin olduğunu hiç sanmıyorum. Tüm yaşam kalitesini, küfür, iftira ve hakaret, ötesinde bol tehdit üzerine oluşturmuş.

Çevresindeki insanlar da, ettiği her küfüre, sarfettiği her hakarete, ?Tamam ağam... Peki ağam...? diye karşılık verince, doğal olarak küfrü zerafet sayan bir ucube çıkmış ortaya. Sanırım, kendi kendine ?Yahu, ben bu insanlara ne kadar küfür edersem, ne kadar aşağılarsam, ne kadar hakaret edersem, onlar o kadar benden korkuyor...? düşüncesi ufalan beyninin kalmayan loplarında oluşmaya başlamış.
Gerek gazetesinde, gerek internet sitelerinde kaleme alınanlara bir bakın. Her biri ayrı bir küfür manzumesi. Söyleyecek söz bulamayınca, dağarcıkları yetmeyince ?hokkabaz... palyaço... soytarı...? kelimelerinden medet umar olmuşlar. Farkında değiller ki, ruh hallerini işte bu kelimelerle dışa yansıtıyorlar. Böylesine bir acziyet sergilemesi sadece. Zavallılar...........?

 

Bandırma?da yaşanan bu olay Türkiye?ye ibret olsun.

Özellikle de, basın örgütlerine.

Neden derseniz; Türkiye?de bu sorun yıllardır var. Her toplantıda bu konular çok yönlü dile getirilirken en aykırı olarak da ?bir genelevi patronu gazete kursa, yanındaki sermayeyi de gazeteci yapsa bunun önüne geçecek bir şey var mı?? sorusuna ?hayır!? yanıtı veriliyor.

Dertler ortak.

Ülkenin her yanında bu sorunu bilmeyen yok.

Özellikle de kamuoyu her şeyin farkında ama, ?düşman tanınma endişesi? ile yerel basına ?fotokopi gazeteler? diye bakmayı sürdürüyor sadece.

Durum acil ve ivedi.

 

Cihan Hayırsevener?in katledilmesi silkinme getirsin. Yayın organları öncelikle kendi haklarına sahip çıkma ve koruma konusunda kararlı bir biçimde bir araya gelerek yeniden yapılanmanın kararlarını her il ve ilçede yönetenler kademesine iletsin.

Siyaset harekete geçirilsin.

Basın Kanunu başta olmak üzere, işyeri açma, işyeri çalıştırma, kadroların sosyal güvenlik kapsamına alınması başta olmak üzere, haksız rekabeti de önleyecek tedbirlerin uygulanması sağlansın.

Tüm gazeteci örgütlerinde üyelik kriterlerinde öncelikli 212 den SSK lı olmak şartı aransın.

Kendine çeki düzen veren ve medya-siyaset-ticaret üçgeninin dışına çıkabilen medya, Türkiye?de hem genel hem de yerel demokrasinin güç dinamosu olma sorumluluğu ile yeniden tanışabilecektir.

En başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Türkiye Gazeteciler Federasyonu, çok kısa zamanda ?Medyada yeniden yapılanma? konulu toplantı düzenleyerek, konuşulan sözleri harekete dönüştürmeli.

 

Başka yolu yok bu kuyudan çıkışın!

Sessiz kalmak da cinayetlere ortak olmak değil midir?