?Ne ezen ne de ezilen insanca hakça bir düzen? sloganıyla bir araya gelen; işçi kadın ve gençlik, Türkiye?de mutluluğun ancak sosyal demokrasi ile gerçekleşeceğini  umut ettiler çok uzun yıllar.

Ak günler bu heyecanın mesajıydı.

Ak günler gelecek ve kara günler bitecekti.

Ak günlere sevdalı milyonlar dağ ve tepe bırakmadan yürek yüreğe sıkılmış yumruk dayanışma kararlılığı ile mücadeleyi yol eyledi ve bir öldükçe bin dirildiği gibi yürek yüreğe mücadelenin kumu oldu, suyu oldu, çimentosu; harcı oldu.

Ta ki, 12 Eylül 1980 darbesine kadar.

Ak günlerin ak yurttaşları 12 Eylül?den sonra üzerlerinden geçen silindirlere pek direnemediler.

Belki bir parça Halkçı Parti  (HP) ile Sosyal Demokrasi Partisi?nin (SODEP) bir araya gelip Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP)  sürecinde yeniden silkinme hareketinde var olan ışık, Demokratik Sol Parti?deki yoklukla var olma mücadelesiyle harman oluverdi.

Sadece o kadar.

SHP?den sonraki CHP dönemi ve DSP?nin de gemiyi terk edip giden milletvekili nankörlerin ihaneti  ile yok oluş fermanın uygulanması ile sona erince bu tek ve yıkılmış yumruk dayanışması bitti tükendi.

Sanki, sosyal demokrasiden veya demokratik sol bir düzenden yana olanların genetiği değişti.

Şimdi solcu solcunun en büyük rakibi veya biraz daha öteye gidersek düşmanı.

Sosyal demokrasiden veya demokratik soldan yana olanların kendi içlerindeki sevgisi bitti ve dolayısıyla biten bu sevgiyle beslenen saygı da yok oldu.

Sevgi ve saygının olmadığı yerde, husumet tohum buldu, kin ve nefret yerleşti ve en sonunda da ?söz konusu vatan ise gerisi teferruattır? sözü unutulmaya ve ?ben olmazsam parti biter dağılır? diyen yaşlılar ordusunun teslim aldığı yönetenler takımı, öncelikle Türkiye?nin üzerinde dolanan kara bulutları umursamadı.

Türkiye böyle daraldı.

Böylece karanlıkla karşı karşıya bırakıldı.

 

Ne oldu da bizim solcular böyle dayanışma kültürünü yok edip tükettiler peki?

 

Yaygın basında bir tarikata mensup olduğu öne sürülen gazetelerden tiraj üstüne tiraj oluyor.

Sorular ve soruşturuyoruz ki; bu düşünceye sahip olan bir kişi enaz 10 gazete satın alıyor ve kendisinin dışındaki 9 tanesinin de başka yerle dağıtımını finanse ediyor.

Onbinlere böyle devirerek yüzbinleri katlayan basında bu dayanışmayı her alanda görebilirsiniz.

Tüm sektörlerde aynı dayanışma kültürünü ortaya koyabiliyorlar.

Kermeste, kan bağışında.

Sivil toplum örgütlerinde.

Yiyecek içecek sektöründe.

İyi veya kötü gününde bir arada olabilme anlayışında dayanışıyorlar.

Birbirlerine kin besleme yok.

Dahası sevme ve sevgiyle sarılma var.

 

Solcular ne yapar?

Bilirim ki nice baba solcuların okudukları gazeteler bile sosyal demokrasiden yana olan  yayın organları değildir.

?Neden Cumhuriyet Gazetesi almıyorsunuz?? diye sorguladığınızda tepki verirler.

Peki hani dayanışma?

Genelde ve yerelde hiçbir anlamda dayanışma kültürünü ortaya koyamayan sosyal demokratlar birbirlerini de sevmezler.

Sabahtan akşama kadar birbirlerini çekiştiren ve asgari müştereklerde  bir arada olamama hastalığından kurtulamayarak, dünyaya ve ülkeye kendilerine ait bu sıkıştırılmış küçücük delikten bakıp; ülkenin üzerinde dolanan kargaları bile göremeden, ?vay sen şunun adamısın, sen bunun adamısın? diye hırslarını kendi düşüncesinden olanlara gösterir.

Solcu bir hukukçu mafyanın avukatı olamaz ki.

Solcu bir öğretmen de burjuvaya hizmet etmez.

Solcu bir işçi nasıl işçi düşmanı bir iktidara destek verir!

Solcu bir yürek, sağcıyı da sever ve kazanmaya çalışır da, kendi düşüncesindekine kin ve nefret kusmaz.

Solcu bir yönetici işçiyi işten atmaz.

Solcu bir yöneten sermaye gücünü Cumhuriyete karşı olanlarla paylaşmaz.

Solcu bir anlayışın birinci temeli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi?ndeki tüm değerlere sahip çıkmak savunmak olur.

İnsan der solcu.

Ayrım yok der.

Solculuk sevginin birinci adresidir.

Solculuk ?ne ezen ne de ezilen insanca hakça bir düzenin? yoludur.

Solculuk aklı emreder.

Solculuk ihtiyarların siyaset yaptığı arena olmaktan kurtulmadığı sürece, yaşlı huysuzların elinde eriyecektir.

 

Son bir söz; Türkiye?de devlete hizmet edenlerin emeklilik yaşı 65?dir.

Hadi bırakalım şunu bunu da, hiç olmazsa 65 yaşının üstündekilerden şu solculuğu kurtaralım belki de budanan gövdeden daha diri ve güçlü kollar çıkar.

Bizim solcuların aşık olmaya gereksinimleri var.

Yani sevgiyi yeniden tanımalarına.

Yani birbirlerine tahammül göstermeye.

Yani birbirleri ile her alanda dayanışma kültüründe buluşmaya.

Yoksa, bu anlayış ve yöneticilerle bizim sol sittin sene iktidara gelemez.