Eskiler sui misal emsal olmaz, kötü örnek, örnek alınamaz derler.

Kasabanın eski fabrikasının, kasaba ve çevresine verdiği zararlar birilerine nasıl örnek olduysa!

İnsanı, diğer canlıları, havayı, suyu, denizi, taşı, toprağı zehirleyen, insan ve çevre sağlığı adına onarılmaz sonuçlar verecek gayretlerine her gün yenileri ekliyorlar.

Nerelerde neler yapıyorlar, neler planlıyorlar diye çok fazla uğraşıp vakit harcamanıza gerek yok.

Hiçbir çıkar gözetmeden, insan sağlığına ve çevreye duyarlı olan birlikler, dernekler, STK’lar ne zaman bir araya galipte ellerindeki raporları, tutanakları, bilimsel değerlendirmeleri gözlerine sokarcasına sallayarak feryat etmeye başlarlarsa.

Bu feryatlara karşılık.

İnsan sağlığına, çevreye, her türlü canlıyı etkileyecek zararlardan hiç söz etmeden, bu konuların kıyısından kenarından dahi geçmeden,

Yancılarının da desteğiyle, savunma mekanizmalarını çalıştırıp, yeni iş alanları oluşturuyoruz, istihdam gelişmişlik refah yaratıyoruz diyerek, cevap yetiştirme çırpınışlarına başladıklarında işin rengini hemen anlayabilirsiniz.

Bir katma değer yaratmanın, bir iş sahası açarak üretim yapmanın, istihdam yaratmanın ilk şartı havaya suya denize toprağa tüm canlılara zarar vermek midir?

Önderimiz, ağa dayımız kasabanın eski fabrikasıdır, rehberimizdir odur, o ne yaparsa bizde aynısını yaparız derseniz.

Kasabalı lafı fazlada uzatmadan gılavuzu garga olanın….  diye başlar bildiğiniz gibide bitirir.

.....................

Kerçep, Kandilli civarlarındaki tesislerde yapılan işlerin çevreye ne kadar zarar verdiğini, yakın gelecekteki olası tehlikeleri ahaliye, ilgililere, yasal makamlara belgeleriyle birlikte bıkmadan usanmadan duyurmaya devam ediyor. Rakamlar veriyor raporlar sunuyor.

Bir uçta bunlar olup biterken.

Sıra diğer uçtaki Alaplı taraflarının yeşilini, fındık tarlalarını, kestane ağaçlarını, denizlerini, derelerini havasını suyunu bitirmeye gelmiş.

Birileri buralarda altın arama ruhsatı, ruhsatları almış.

2002 yılına kadar yani 80 yılda ülkede verilen toplam maden ruhsatı sayısı 1.186 iken, iş neredeyse askıda ruhsata kadar gelmiş son 20 yılda verilen ruhsat sayısı 386.000 olmuş.

Alaplı taraflarına verilen ruhsatlar henüz bu sayıya dahil değildir!

Alaplı Belediye Reisi, tehlikeyi anlayınca bir olup birlikte hareket etmeliyiz, sivil toplum örgütleri güçlerini birleştirmeli, yani dışarıda kimse kalmamalı hep beraber olmalıyız birlikten kuvvet doğar diyerek bildiği tanıdığı kim varsa arkasına toplayıp doğasını, habitatını, eko sistemini kurtarmanın peşine düşmüş.

Kerçep, burayı da ziyaret etmiş, doğalarını koruma çalışmalarında, omuz omuza yanlarında olacaklarının sözünü vermiş.

Yani normali neyse, ortak akıl neyi gerektiriyorsa o yapılmış.

.....................

Aynı Kerçep, Kasabanın Belediye Reisinin bildik konu ile ilgili bilgilendirme toplantısına da davet edilmişti.  

Davete de büyük bir memnuniyetle icabet etmişlerdi.

Bilgilerini birikimlerini aktarmak, çalışmalarını anlatmak, bir olalım birlikte mücadele edelim, kasabamızı tehlikelerden koruyalım demeye niyetlenmişler de diyememişler, dedirtmemişler.

Toplantı sonrasında platform sözcüsünün söyledikleri akıllara zarar verir cinstendi.

Kerçep sözcüsü, ortada çok büyük bir sorunun olduğunu, belediyenin beklentilerini öğrenerek, kendileri gibi diğer STK’ların da görüşlerinin alınıp bir yol haritası çizileceğine inandıkları toplantıda, Reis tarafından azarlanıp itham edildiklerini açıkladı.

Hele hele Belediye Reisinin, yalnız kaldım, yalnız bırakıldım tek başıma da kalsam mücadeleye devam edeceğim gibi modası geçmiş, tecrübeye ve ciddiyete yakışmayan açıklamaları da gündemde yerini alınca.

Akıl alacak gibi değil, tam bir akıl tutulması diyecektim de nedense demedim hiçte şaşırmadım.

.................

Uzun zamandır kasabalı da şaşırmıyor.

Şaşırmıyor ama artık iyice sıkılmış, yine de cevabını bildiği soruları soruyor. 

İş buraya kadar gelip dayanmışken, mesele siyasetin çok çok dışına taşmışken, ortak akla, dayanışmaya, her zamankinden daha fazla ihtiyaç varken,

Kendisi kasaba ile ilgili toplantılara davet edilmediğinde, haklı olarak halka şikâyette bulunurken, davet ettiklerine reva gördüğü davranış da ortadayken!

Kasabalı merak ediyor

Sorunların hemde hayati sorunların çözülmesini, gerçekten samimi olarak istiyor musun?

Yoksa miş gibi, muş gibi yaparak,

Bu sorunlar don lastiği gibi uzasın gitsin, çözülmesin ortada dursun.

Gündemde hep ben olayım, ben konuşulayım

En önde hep ben olayım, tek kahraman ben gözükeyim.

.......................

Bu tavırlar, şimdiye kadar olmadığı büyüklükte kasabaya kasabalıya zarar veriyor.

Bu davranışlar artık iyice siyasetin dışına çıkıp, başka bir bilim dalının konusu haline geliyor.

Uzun lafın kısası geldik gidiyoruz.

Gün gelir de.

Gök kubbede baki kalan ancak hoş bir seda imiş diye düşündüğünde pişman olur mu olmaz mı onu bilemem de.

Ama olursa da çoktan iş işten geçmiş olacak onu iyi biliyorum.

Nuri ÖZTÜRK / SAPANCA