Yer belediye parkının içindeki Karadayı’nın mermer şadırvanı.

16-24 vardiyasından çıkan işçiler evlerine, 0-8, için işe gidenler işlerinin başına geçmişler.

Yani vakit gece yarısını çoktan geçmiş, ortalıkta kimseler kalmamış.

Karadayı tüm tedbirleri almıştı, şadırvanın etrafını değil kuş, sinek uçuşuna dahi yasak bölge ilan etmişti.

Toplantının önemini bildiğinden ikindiye doğru biraz kestirmişti. Gözlerinde uykudan eser yoktu.

..........................

Cep telefonları, sigaralar çakmaklar toplantıya girerken Karadayı’ya teslim edilmişti.

Bir kez gözleriyle, bir kez de parmaklarıyla saydı, başlayabiliriz anlamında başını yukardan aşağıyı iki kez salladı. Hazirun ’un tam ve eksisiz olduğunu teyit etti.

Saymanı Deli Selim’e çok güvenirdi ama,

Nedense bir de kendisi yoklama almak istedi, eksik bir şey kalmasını istemiyordu, çok önemli bir toplantıydı, gelecek nesilleri de ilgilendiren önemli bir kararın eşiğindeydiler, kafasından onlarca soru, onlarca cevap gelip geçiyordu.

Deli Selim ve Deli Sedat birer tarafındaydı.

Tam karşısında Deli Turgut ve Deli Mustafendi vardı.

Cahit ile Settar her zamanki gibi yan yanaydı.

Kendisi de orada, her zamanki yerindeydi de sanki bir eksiklik vardı.

İskele camisi tarafından eceleci adımlarla kendilerine doğru geleni, karartısından tanıdı. Elbette toplantıyı zapta geçirecek birisine gerek vardı.

Gelen kişi nefes nefese kalmıştı, Erdoğan Abi dedi.

Kağıtları aldım ama karbon kağıdını unutmuşum, Noterliği açtım onları da aldım geldim. Kusura bakmayın arkadaşlar dedi, noter vekili.

Deli Erdoğan katılımcıları son bir kez gözleri ile yokladı, boğazını temizledi, bardağından bir yudum su aldı.

Arkadaşlar meselenin önemine binaen hepinize yeteri kadar söz vereceğim. Sabah ezanına kadar vaktimiz var. Bizim görevimiz bir neticeye varıp bunu ilgililere tebliğ etmek dedi.

Hazirun toplantı gündemine tam olarak hakimdi, ama kısa bir açıklama yapması gerekiyordu.

Beyler biliyorsunuz epeydir kasaba ile eski fabrikası arasında kasaba adına oldukça önemli sıkıntılar yaşanıyor. Bu ana kadar müdahil olmadık, ama sorunu çözemiyorlar.

İş yine başımıza kaldı. Bunları tekrar tekrar hatırlatacak değilim. Biz sonuca dönük karar verecek kişileriz. Öncesi sonrası nedeni niçini bizi ilgilendirmez.

Settar öyle ya canım, biz iş güç sahibi adamlarız başka işlerimiz de va, işimiz başımızdan aşmış. Onla işleri içinden çıkılmaz hale götüsünle, içine etsinle, sonra kenera çekiliversinle, bu gaçıncı be.

Hani bunların vekilleri va dı, onla ne iş yapıyola ki.

Cahit konuşmayı hem başıyla onayladı hem de geç onları geç, seçimleden önce kapıdan govsan bacadan girerle, sonra ara bakam bulabiliyon mu? deyip devam etti.

Gardaşım bu bizim Reis kırk yıldır bu işi yapmıyo mu?

Yapıyo.

Onun için herkes geçimsizdir inatçıdır, dediğim dedik der, demiyo mu?

Deyo.

Ya ben onun kısa donlu halini bilirim be, adam yedisinde neyse yetmişinde de öyledir, değişmez bu değişmez.

Settar yine öyle ya canım huylu huyundan vaz geçe mi, değişmez o değişmez dedi.

Deli Erdoğan konuşmaların bireysele indirilmesini istemiyordu. Bu kurul netice almalıydı, çözüme dönük çalışmalar yapılmalıydı.

Deli Turgut cebinden bir kâğıt çıkardı. Toplantıya hazırlıklı gelmişti. Kâğıdın bazı yerlerini içinden okudu, tamam burası diye hatırlamış olmalı ki.

Eee adamın parasını almışla, bi taraftan tasarruf tedbirleri demişle, bi yandan fabrika borcunu vermeyip üzerine yatmış, maişler ne olacak ha? bu insanla ne yiyecekle? Bu gadarcık gasabada iki başlılık olu mu be? dedi derin bir nefes aldı.

Settar iyi çalışmış iyi öğrenmiş dedi. Cavit biraz kıskanmıştı usulcacık, ne çalışması be, Güven taksinin orda gonuşanlardan duymuş, burda sataya dedi.

Deli Sedat, canım gabahat hiç tek taraflı olu mu? Birileri işi Angara’dan bağlıyo Angara’dan diye ortaya bir laf attı.

Vakit ilerliyordu, konuşmalar Deli Erdoğan’ın istediği şekle dönmüştü. Ama bir türlü sonuca yarayacak somut öneriler gelmiyordu. Meseleyi biraz toparlayıp müdahil olmak istedi.

Arkadaşlar bütün söyledikleriniz de haklısınız. Birinde para var, eskiden öyle veya böyle gasabanın parasını ödüyodu. Diğerini, vatandaş bizi yönet, hakkımızı koru diye seçti. Hemde bir kere değil iki kere değil. Paradan vaz geçerse ahali ’nin yüzüne nasıl bakacak?

Deli Mustafendi dışında herkes fikrini söylüyordu, o ise içinden düşünüyordu,

Parası bolmuş, eee o zaman ver ahalinin parasını, neye vemeyom?

Hem canım o para bubanın parası mı? o para Gasaba’nın parası.

Bu fabrika tam yavuz hırsız hem suçlu hem güçlü ne utanma va ne sıkılma. Ya millet pislikten solumayı unutacak be. Aklına geleni söyleyip söylememek arasında gidip gelirken acaba geçici bir çözüm olur mu diye de düşünürken.

Deli Erdoğan’ın sesiyle irkildi.

Ya Mustafendi sen hiç susmazdın, bu akşam dut yemiş bülbül gibisin sende bir şeyler desene dedi

Şimdiye kadar içinden düşünen Deli Mustafendi’nin ağzından duyulur duyulmaz bir şeyler döküldü.

Ya şu paraları alıncaya gadar, fabrikanın müdürü, hem müdürlük hemde Reislik yapıvese ne olu canım. dedi

Uykusu gelen herkesin gözleri bir anda fal taşı gibi açıldı.

Hep bir ağızda senin ağzından çıkanı gulağın duyuyo mu be, deli mi oldun sen dediler. Her kafadan bir ses çıkmaya başlamıştı.

En yüksek ses Deli Erdoğan’dan çıktı.

Beyler toplantıyı kapatıyorum. Bir sonraki toplantının yeri ve saati e-mailinize gelecek. Çalışıp gelin o toplantı karar toplantısı olacak dedi.

Noter başkatibine döndü.

Mühürle, imzalarımızı al, herkese dağıt dedi.

Kaneri ağzından toplantıya doğru gelirken kafasında çok soru vardı. Şimdi aynı yerden eve dönüyordu.

Deli Mustafendi’nin önerisi kafasını allak bullak etmişti.

Ama önemli olan kasabanın geleceği değil miydi?

Nuri ÖZTÜRK / Sapanca