Kdz. Ereğli Fiziksel Engelliler Derneği Başkanı İsmail Şentürk öyle bir laf etmiş ki, tam anlamıyla cuk oturtmuş.

Ne demiş Şentürk:

 

“Zengin sofraları kurup birbirlerini ağırlamak yerine etraflarındaki fakir ve ihtiyaç sahibi olan insanlara  yardım etsinler. Ramazanın anlamı da budur. Parası olan iftar yapıyor iftara da altında jeep’i olanı çağırıyorlar.”

 

-Bu söz doğru mu?

-Evet doğru.

-Haklı mı Şentürk?

-Haklı.. Hem de sonuna kadar haklı..

 

Ben biraz daha açayım bu muhabbeti!

Bir de adına sivil toplum kuruluşu denen (STK) kurumlar var. Bu kurumlar üye aidatları ile geçinirler. Bazılarının “kamu kurumu” niteliği de vardır ki, üyeler aidatlarını ödemezler ise yasal faiz uygularlar ve hatta cebri bir biçimde bu alacaklarını tahsilat yoluna bile gidebilirler.

Kaynağa bakar mısınız?

Bir elin yağda, diğeri de balda.

İster yersin istersen paylaşırsın.

Veya yandaşlarını kılıfını da bularak beslersin.

Hesabı boşver.

“Minareyi çalan” diye bir söz var.

İşte bu tür ve kamu sorumluluğu taşıyan STK’lardan bazıları Ramazan aylarında ortaya çıkarlar ve iftar yemeklerinde protokol ve üyelerini buluştururlar.

İftar yapılacak ya.

Hayır işleri.

Hesabı karıştırma.

İş bilenin kılıç kuşananın.

Parayı ödeyen üyeler, tribünlerde şov yapan da yöneticiler.

Parayı veren düdüğü çalmıyor.

Parayı vermeyen öttürüyor düdüğü.

Elleri cebine gitmeden ve tek kuruş harcamadan böylesine beleş sevap nerede kazanılır?

STK’ları ayakta tutan üyelerinin parasıyla.

Oh ne ala!..

Ye Mehmet ye…

 

 

Bu tür olaylara hep karşı olmuşumdur.

Ramazan ayının “yardımlaşma” kültürüyle uzaktan yakından ilgisi olmayan ve bir başkasının parasıyla iftar yemeği düzenlemek kadar ayıp ne olabilir ki?

Ama bu ayıp alışkanlık yapıyor.

Sıraya giriyorlar diğer STK.

Yiyen yiyene.

 

-Ne yemeği bu?

-Ramazan.

-Ramazan yemeğini cepten verirsin.

-Hayır olamaz!. Cebimde akrep var.

 

Aynı şekilde iki poşet yiyecek gibi garibanın kapısına gazetecilerle gidenler de var.

Ne diyeyim.

Bunun adı en kibar deyimle terbiyesizlik.

Hem Ramazan’a saygısızlık hem de insanlığa.

Garibanın ekrana çıkarıp verdiğin iki lokma yardımla şov yapmak da neyin nesi oluyor.

 

Yine yazımın başına döneceğim ve İsmail Şentürk’ün tepkisini dile getirdiği açıklamasının ilk cümlesini hatırlatacağım.

 

“Zengin sofraları kurup birbirlerini ağırlamak yerine etraflarındaki fakir ve ihtiyaç sahibi olan insanlara  yardım etsinler.”

 

Yanlış mı bu söz?

Hayır!..

Ramazan ayının yardımlaşma kültürü içinde bu var.

Gösteriş değil yardımlaşma.

Tribün değil yoksula yardım.

 

Oldum olası sevmem bu tür cıvık cıvık durumları.

Hele ki üye aidatlarıyla iftar yemeği düzenleyenleri.

Midem bulanır.

Sürekli de “haram olsun!” derim.