Akıl akıl…

Doğru akıl sağduyuludur.

Erdemlidir.

Etiktir.

Sevgidir.

Ve de başarıya giden insancıl bir gerçektir.

Doğru akıl galip geldi.

Kazandı yine.

Ama…

Şimdilik!

 

Yanlış akıl gerdi toplumu.

Bıçak gibi oldu kitle.

Keskin mi keskin.

Yırtıcı mı yırtıcı.

Çünkü.

Akıl doğru değildi.

Yanlışlığı da başından belliydi.

İçinde tecavüz vardı.

Yani; tecavüz edeni meşrulaştıran ve tecavüze uğrayanı da ömür boyu tutsak eden bir karara imza atmak istedi sapık akıl.

O akılsız akıl yediden yetmişe değil, doğuştan ölüme kadar geçen süreçteki tüm insanları boğmaya kalktı.

Tepkiler patladı art arda.

Dediler  “bu insanlık suçudur:”

“Bu küçük yaşta tecavüzleri besler.”

“Bu iğrençliktir.”

“Sonra, bu teklifi hazırlayanların kızı yok mu?”

“Karısı yok mu?”

“Torunu yok mu?”

“Ailesi yok mu?”

Çok şey söylenip yazıldı.

Sonuçta o akılsız akıl “dediğim dedik, çaldığım düdük” nakaratında iken  beklenmedik bir şey oldu.

“Höt!” dendi.

O “Höt”  emri  “geriye dön!” oldu.

Dönüldü.

Ama…

Dediğim gibi “Şimdilik!”

 

Ya sonra?

“Su uyur düşman uyumaz” demiş atalar.

Bir gün yine hortlar o çarpık akıl.

Yine çıkıp da  “Tecavüz kaçınılmaz ise zevk almayı bileceksin” derse?

Ya o  iğrenç bilinç altı harekete geçiverirse?

Ne olacak o zaman?

Yine yeniden bir “höt” diyen çıkar mı?

Ya çıkmazsa?