Evde gece yarısının sessizliği içinde bir şeyler karalamak için bilgisayarı açtığımda aradı Hasan Turgut.
Dedi ki, “Abi Mustafa Abimi kaybettik!”.
İçim cız etti, bir şey aktı derinden sızı vererek.
Yutkunamadım.
Kalakaldım öylece bir süre.
Bilgisayarın sağ kenarındaki tarih ve saate baktığımda 6 şubat 11.57’i gösteriyordu digital saat.
Hay Mustafa hay!
Sen de mi gittin?
Birdenbire ?
EKİ Çırak Kursu’nun 2. dönem mezunuyum ben. EKİ’nin kendine eleman yetiştiren Zonguldak Baştarla İnsan Gücü Eğitim Merkezi’deki Çırak Kursu’na sınavla girilebiliyor ve 2 yıl yatılı okuduktan sonra da, EKİ’de 3 yıl zorunlu hizmet dönemi başlıyordu. Mezuniyet sonraki zorunlu hizmet döneminde Armutçuk’taki Elektro Mekanik Atelyede servis şefimiz lakabıyla Çullu Hüseyin Turgut’tu. Hüseyin Usta’nın oğullarından Mustafa’yı çocukluğu ve gençliği döneminde tanımıştım ben.
Mustafa yiğit bir çocuktu.
Sonra bilinci gelişti ve yine yiğit bir delikanlı oldu.
O yiğitliği ile demokrasi mücadelesi verirken, hiçbir baskı ve sindirmeden yılmadı.
Başçavuşlar lokalinde sandalyeye çıkıp tüm sempatikliği ile nutuklar bile atardı.
Fizik olarak ufak tefek biriydi ama koskocaman da bir yüreğe sahipti.
Benden beş yaş küçük Mustafa’yı Kandillililerin büyük çoğunluğu ya “komünist” ya da “devrimci” olarak bilip tanır.
Ne de kolaydı o yıllar komünist damgasını vurmak.
Vur gitsin.
Hatta CHP’lilere “Komünistler Moskova’ya” diye bağırırlardı.
Ben Mustafa’yı hep o gülümseyen yüzü ile tanıdım.
Ve çok uzun yıllar sonra gördüğüm fotoğraflarında da aynı gülümsemeyi gördüm.
Duydum ki, o küçücük adam İstanbul’da çok büyük işler yapmış.
Öyle bir gönül köprüsü kurmuş ki, dün kardeşi Hasan ile telefonla konuşurken anlattıkları karşısında gözlerim doldu.
Biliyordum bu çocuğun çok büyük bir adam olacağını.
Biliyordum.
Ama inanın bu kadar büyük olacağı ise aklıma hiç gelmemişti.
Ne büyük işler yapmış oralarda.
Ne büyük işler.
Gurur duydum Mustafa ile.
Bu gururum ile gideceğim köyündeki cenaze törenine.
9 Şubat Perşembe günü toprağa verirken de, o mezarda O’nun gülümseyen yüzünü göreceğim 35 yıl sonra.
Hey Mustafa hey !
Onca yıllık aradan sonra mezarda mı buluşacaktık seninle?