Haber Merkezimizin bulunduğu binadaki komşumuz Transob aracılığı ile bir tur şirketine Ocak ayında ‘erken rezervasyon’ yaptırarak programladığımız ‘Karadeniz Rüyası-Batum’ gezimize başlamadan bir gün önce patladı  Hema Alacağzı olayı. TTK’nın kömür sahalarında ‘rödevans’ usulüyle  kömür üreten Hattat Holding’e bağlı Hema A.Ş’nin Kandilli’deki Alacaağzı kömür ocağında üretimi durduracağını yaklaşık 40 gün önce duyup öğrenmiş, ancak haberi doğrulatamadığımız için ‘beklemeye’ alıp gelişmeleri yakın takibe almıştık. Haberin ‘belge’ düzeyinde gerçek olduğunu kanıtladığımızda haberi yine ilk biz yazıp kamuoyuna duyurduk.

Evet Hema Kandilli’deki TTK Armutçuk Müessesesi’nin işletme sahasındaki Alacaağzı kömür ocaklarında adım adım üretimi durduruyor.

Buraya kadar doğruya doğru.

Konudan haberdar olup gelişmeleri izlerken, ‘neden?’ sorusuna yanıt aradığım süreçte ilk aklıma gelen Hema’nın Kireçlik’te kurmak istediği termik santraller girişimi geldi.

Hema; Kömürü satamadığını ve zarar ettiğini öne sürerek, “Kireçlik’te termik santralleri kurabilirsem üretime devam edeceğim” taktiği içinde olmasın sakın?

Takıldım kaldım bu noktada…

Öyle ya; aileleri ile birlikte yaklaşık 3 bin kişinin ekmek kapısı olan Hema Kandilli kömür işletmesi kapanırsa ve de hedefe ‘enerjiye değil, termik santrallere hayır!’ tepkilerinin sebep olduğunu konulur ise ne olacak?

Sürekli bu açıdan baktım olaya.

Kuşkularımı  konunun içindeki bir çok dostuma anlattığımda ise “hayır! Durum böyle değil!” yanıtını aldım.

Ben halen daha bu noktadayım.

Kuşkularım var.

Hema’nın zarar ettiği için bu bölgedeki üretimi durdurduğuna inanmıyorum.

Ortada bir bit yeniği var.

Kokusu da yakında çıkar…

 

Gezi dönüşü öğrendiğim bazı bilgiler ise kuşkularımı daha da artırdı.

Hema’nın Amasra’da kurmak istediği termik santral için engelleri aştığı ve bu nedenle Kireçlik termik santral işini askıya aldığı yolundaki bilgi önceki kuşkularıma benzin döktü.

Hayda !

İnanmam…

Vallahi de billahi de inanmam.

Su uyur termikçi uyumaz.

O hep fırsat kollar.

Amasra gibi bir cennet köşesini yok etmeyi düşünecek ve bu düşüncesini de gerçekleştirmek için her yol ve yönteme başvuran bir zihniyet mi Kireçlik’teki termik santral girişimini durduracak?

Mümkün değil…

Kesinlikle hayal mahsulü…

Ve palavra…

 

Kuşkularımda yanılmak çok isterim.

Ama…

Hema’nın bu girişimini taktik olarak gördüğümü de açıkça söylemek zorunda ve sorumluluğundayım.

Hema girdiği nereden çıkmış ki?

İşçileri ve ailelerine korkutarak bölge insanını dizginlemeye ve kontrolüne geçirmeye çalışıyor ise bana göre tarihi bir hataya sürüklendi Hema.

O kadar kolay değil.

Bu bölge halkı sessizdi ve  uysaldır.

 Ancak, oyun içinde oyunları da çözemeyecek kadar olaylardan bihaber değildir.

Bakmayın siz o sessizliğine.

Bakmayın siz o uysallığına.

Hema, Kandilli’de ulusal serveti işleyerek para kazanmaktadır.  Ha kazanmalıdır da.

Ama, çoluğumuzun çocuğumuzun geleceği olan ’temiz çevreyi’ kirletmek için, eğer ki “işçi çıkartıyorum, ocağı kapatacağım” gibi bir yalana başvuruluyor ise bu çok ama çok yanlıştır.

Hatadan da bir an önce dönülmelidir…

Madencileri hiç kimse de malum amaçlarına alet etmeye kalkmasın.

 

Tekrar yazma gereği duyuyorum; umarım Hema öne sürdüğüm taktik içinde değildir..

 

**

 

Bölgemizin üzerinde dolanıp duran ve sürekli kavga çıkaran ortam, eskiden gelen alışkanlıkların devamıyla beslenmeye devam ediyor.

Çünkü, ortada ‘kavgadan beslenen ve rant sağlayan’ bir kesim var.

Böyle bir ortam Ereğli üzerinde hesapları olan çevrelerin ‘meydanı boş bulmasına’ yol açıyor.

Böl-parçala-yut  taktiğine bilerek ya da bilmeyerek hizmet edenler bir dakikacık olsa bile aymıyorlar.

Yazık!..

Hep kavga hep kavga.

 

Ereğli TSO iftar veriyor üyelerinden kanun zoruyla topladığı aidatlarla. Onca yıllık gazeteciyim TSO’da bugüne kadar görev yapanlardan bir tanesinin bile elini cebine atıp da, iftar verdiğini ne duydum ne de gördüm.

TSO yönetimlerinin düzenlediği ve üyelerinin parasını ödediği, bir de ‘geleneksel’ adını yapıştırdığı programın adı ne?

İftar…

İftar da ne olur?

Nezaket olur.

Bu nezaket; gelenleri kapıda karşılayıp tek tek 'hoşgeldiniz' demekle başlar ve iftar yemeğinin ardından yeniden kapıya geçip ‘iyi akşamlar’ sözleriyle konukların  uğurlanması ile sona erer.

Peki biz de ne oldu?

………..

Ayıp !