Yunuslu Köyü’ne gittik bir grup arkadaşla. Onların köy okuluna ziyaretleri vardı. Gittiler, gördüler, düşündüler ve notlarını alıp döndüler. Değerlendirme yaptıktan sonra yapabileceklerini tespit edip bildirecekler.
Onlar o çalışma içinde iken çevreyi dolaştım öylesine.
Dolaştıkça o köy kokusu sindi genizlerime.
Mis !
Ağaç, toprak, ev, çiçek, ot…
Hep deriz ya, “köy gibisi var mı?” diye.
Yok!
Yok da, köyde oturan da yok!
Bu ne yaman çelişki?
Yunuslu ve çevresinin rakımı yüksek. Tam bilmiyorum rakamı ama yüksek olduğunu tepelerden Delihakkı ovasına doğru gördüğümüzde daha iyi anlıyoruz.
“Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” diye türkü de yakmışlar ama kurulmuş.
Vardır bir bildikleri elbet.
Yükseldikçe şişmeyenlerdendir bizim köylerimiz.
Saygın ve saygılıdır halkı da.
Danişmentli yönüde döndüğümüzde havaalanı geldi aklıma.
Ne kadar çok arazi var?
Bir havaalanı ne ki?
Arazi çok ve bu arazileri görüp de “Biz de niye yok?” sorgusuna dalıp da, Ereğli’nin iki geleceğinden bir tanesi havaalanı diyen yok!
Yok…
İncik boncuk ile oyalanma alışkanlığının yaygınlığı sınır tanımıyor.
Büyük düşünemeyenlerin küçük dünyasında havaalanı olur mu?
Olmaz!
Peki ya demiryolu olur mu?
Ereğli neden demiryolu ağına bağlı değil?
Arifiye-Ereğli demiryolu projesini tozlu raflardan indirip de “Ereğli’nin büyümesi ve gelişmesi havaalanı ile demiryoludur” diyecek kimseyi bilen, gören, duyan, tanıyan var mı Allah’ını sevenler?
Vıdı vıdı bol.
Tırı vırı zaten sallasan çarpıyor.
Biz bir ara Düzce’ye havaalanı gerek diye manşet attık.
O manşeti atarken bile, “bize vermezler ama Düzce’ye verirler ise komşuda pişer bize düşer” dedik.
Peşinden giden bile olmadı.
Sadece Alaplı’ya liman isteğinde Düzce’nin de Ereğli’ye akacağını konuşulduğunda “hah bunun ardından havaalanı gelir” diye düşünmüştük.
O proje de askıya alınınca “batsın bu dünya” demekten alıkoyamadık kendimizi.
Artık Düzce, Akçakoca demeden direkt olarak bizim bölgemize havaalanı istemeliyiz.
Hakkımızın hep çalınmasına seyirci kalmamak için bağırmalıyız.
Havaalanı için.
Demiryolu için yeri göğü inletmeliyiz:
Ama nasıl?
Ereğli’nin konularını gündeme taşımada bile baskı grubu kuramıyoruz ki.
Dönemin yönetenlerinin böyle bir isteği yok.
Düşünceleri de.
Tabi ki böyle bir düşünce ve isteğin oluşmamasının sebepleri var.
O sebep de birikim ile ilgili.
O yok ise göremez ki.
İşitemez ki.
Anlayamaz ki.
Bilemez ki.
Bilmediğini de bilmez ki…
Ereğli’de bilenler bir araya gelebilse.
Ah şöyle bir yuvarlak masada buluşulup da, konuşma adabı içinde kalınarak “biz gideceğiz adımız kalsın, torunlarımız bizi hatırlasın” noktası noktalayabilsek.
Ah ah….
“Ah”dan başka bir şey gelmiyor ki elden…