“Ticari rehber hazırlıyorum” diye girdi kapıdan.
“İstemiyoruz!” dedik olmadı.
Olmaması sürdürdü konuşmasını.
“İnternette de yayımlıyoruz” diye ısrar etti.
“Bizim de internetimiz var ve günde 35 bin tıklama alıyor” diye açılım getirdik ama olmadı.
“On bin adet baskı yapacağız.”
Allah Allah!
Dedik ki, “Kardeş burası bir gazete merkezi ve biz de bu işi yapıyoruz. Sizin ticari rehberinize ilan vermemize gerek yok.”
Mırıl mırıl konuştu.
Ya sabır !
**
Sektör bu.
Vur gitsin.
“Vur” sözünün özdeki açılımı “çarp”.
Çarpacak kafaya koymuş.
Artık ne tutturur ise.
**
Soygunculuk ve dolandırıcılık almış başını gidiyor.
Beyinleri üretim sistemleri sadece bu iki noktaya takılmış ha bire yeni formüller yazıyor.
Ticari rehbercilik de böyle bir sistem.
Tamamı değil elbette.
Özellikle il veya ilçe dışından gelenler o bölgede dört dörtlük vurgun yapabilmek için kimi güç sahiplerini devreye sokabiliyorlar.
Bunlar kimi zaman kamu oluyor kimi zaman siyasetçi kimi zaman da önemli kurumlar.
Vur geç.
İşin en tuhaf yanı da, bu oyunlara alet olan yerel güç sahipleri.
Kendi hemşehrilerinin adeta başını tutup da, dolandırılmasına fırsat yaratıyorlar
Sonrasında ise savunmaları özrü kabahatinden büyük oluyor.
Neymiş efendim “bilmiyordum.”
Bilmiyorsan orada işin ne?
**
Yeni bir vurgun olayı da engelliler.
Engelliler için şu bu.
En yenisi tiyatro.
Tiyatro oynatacağız diye tiyatora çeviren dolandırıcılar, telefonla da oylum oylum yapıyorlar.
Bireyler duygusallığını kullanıp bilet, dergi satanlar bilin ki engellilerin üzerinden köşe olurken, en büyük zararı ise gerçekten yardıma muhtaç engellilerimize veriyorlar.
Bizim kentimize bile ta Samsun’dan tiyatro için bilet satan uyanıklar var ise şu saflık derecemizi bir kontrolden geçirme zamanı gelip de geçti.
Hele ki, telefon ile bu yol ve yöntemlere inanıp da tuzağa yem olmak hiç akıl kârı değil.
Ama var işte var.
Her kesimden var.
Diyeceksiniz ki şimdi; Profesörleri bile düşüyor ise bu dolandırıcıların oyununa gariban halk ne yapsın?