4 Ocak 1991 tarihinin Zonguldak açısından önemini kavrayabilmek için ya o dönemi çok iyi yaşamak veya çok iyi öğrenmek gerekir.
Şanlı madenci direnişinin Ankara hareketidir 4 Ocak 1991.
Otobüslerle Ankara?ya giderek demokratik tepkilerini dile getirmek isteyen madencilerin yaşadıklarına tarih önünde tanık olanlardan biriyim.
Hatta diyebilirim ki, o direnişin içinde yaşayan Ereğlili tek gazeteciyimdir.
Mengen?de önü kesilen madencilerin şanlı mücadelesini ?Mengen?den geliyorum? diye Ereğli Memleket Gazetesi?nde yazı dizisi yaptığımda bir çok meslektaşım ?madenci grevi bitti sen halen daha Mengen?den gelemedin? diye şakayla karışık eleştirmişlerdi.
Yaşamak çok farklı bir olay.
Bir haberi bile masa üstüne getirildiği ile yayına hazırlamak ile, gidip görüp de habere dönüştürmek o kadar ayrı ve farklı ki!..
Bu nedenle her yıl 4 Ocak?ta madenci direnişinin Zonguldak-Ankara yürüyüş hareketi beni çok etkiler.
Heyecanlanırım.
Ve gözümün önüne katledilen büyük sendikacı Şemsi Denizer?in sendika binasının ikinci katından madencilere ?canlarım? diye seslenişi gelir.
Her gün eylem!
Her gün ?gemileri yaktık geri dönüş yok? sloganları.
Karadon, Üzülmez, Amasra, Kozlu ve Armutçuk?tan gelen maden işçilerinin düzenli yürüyüşleri.
Ve taptaze üretilen madenci sloganlarını yürekliliği nasıl da titretmezdi dizlerimizi.
Dönemin sendika Basın Danışmanı Namık Aşçı?nın ?Grizu yeraltından yerüstüne çıktı? ifadesini de konuşmamız sırasında beynimin bir kenarına yazıp, 9 sütun manşette kullanmıştım.
Madencilerin o şanlı mücadelesi Zonguldak ve Türkiye?nin dışına taşmış ve Dünya Zonguldak?taki maden emekçilerinin iş-ekmek-özgürlük demokratik eylemine destek yarışına girmişti.
Peki ya bugün?
Sendika 4 Ocak yıldönümü ile ilgili alışılagelmiş bir yazılı açıklama yayımladı.
Açıklamanın bir yerinde ?IMF politikalarında ısrar eden hükümetler değişmiş, siyasi partiler kapanmış, ama sonrasında gelenlerin de yeterince ders almadıkları görülmüştür. 19 yıl öncesinde olduğu gibi bir kez daha uyarıyoruz? sözünün altını çizdim.
Hayatımız uyarı!
Hep uyarı!
Ve sendika 19 yıl sonra yeniden uyarıyoruz.
Ne için?
Hükümetlerin IMF politikalarında ısrar etmesi nedeniyle uyarıyor.
İyi güzel de, sendika ne yapmış peki bu 19 yıl içinde?
Üye sayısını mı artırmış?
Daha güçlü ve etkin olmayı mı başarmış?
Maden sektörünün tümünde sendikal hareket başlatıp da ?önce iş güvenliği ve işçi sağlığı? ilkesini mi hayata geçirmiş?
Zonguldak?ın genel bütçeye sağladığı katma değerin en azından yarısının geri dönüşü mü gerçekleştirmiş?
Yanıtı var mı?
19 yıl önceki o şanlı direnişe sahip çıkmak ve o günkü noktada olabilmek bile çok büyük başarıdır.
O sendika ne yazık ki şimdi yok.
Şimdi sendikanın veya sendikacıların ağzından ?özelleştirmeyin, özerkleştirin? sözü de çıkmıyor ki.
Sendika ve sendikacılık hep geriye gitmiş.
Yani Zonguldak?ın lokomotifi durunca da Zonguldak?ı hak etmeyenler yönetmeye ve Zonguldak?ın hakkını koruma yerine kendi bireysel ve yandaş hak ve çıkarları için çalışırken, ses ve söz çıkarılmaması da en büyük fırsatları olmuş.
Artık kabul edelim ki, 30 Kasım 1990 tarihinde başlayıp 4 Ocak 1991 tarihinde yürüyüşle devam eden madenci eylem ve grevi tarih sayfalarının anılarına hapsoldu.
Yani tutsak edildi.
O kitapların sayfasında ancak okunur.
?Ah!? çekilir.
?Biz eskiden neydik?? diye teselli aranır.
Çünkü; Şemsi Denizer?den sonra o koltuk boş kaldı.
Doldurulamadı!
4 Ocak 1991 tarihinde Ankara yürüyüşüne start verecek olan Şemsi Denizer?in konuşma yaptığı madenci heykelinin yanında olanlardan biriydim.
O gece Devrek?te ben de sandalye üzerinde sabahladım.
Acılarını acım kabul ettim ve bu mücadelenin Mengen dönüşündeki yiğitliklerini de beynime kazıdım.
Belki o anılarım beni rahat bırakmayarak dürtüyor ve ?Ah nerede öyle yürekli sendikacılar? demek zorunda hissediyorum kendimi.
Ve ısrarla devam eden özelleştirmelere karşı sendikacıların neden özerkleştirmeyi yaşama geçiremediklerine de anlam veremiyorum.
Bir çok şeyi anlamak niye bu kadar güçleşti ki?