İktidar ile arasındaki oy farkı yüzde 15 civarında olan ana muhalefet partisi CHP 1 Kasım öncesindeki kongre sürecine geri döndü.

Şimdi kongre zamanı.

Kongre öncesinde de yarıda kalan delege seçimleri bu hafta sonu tamamlanıyor ve ardından ilçe kongresinde yeni başkan ve yönetim seçilecek.

İşte bu kongre öncesinde CHP’nin dışarıdan görünüşüne baktığımda, yine ümit vermeyen, heyecan yaratmayacak ve ötekileştirme probleminin süreceğini açıkça görüyorum.

Eleştiriye tahammülü olmayan CHP’liler yine kızacak biliyorum ama mevcut fotoğrafı yorumlamalıyım.

Önce  adı ortada dolaşan adaylara bakalım.

 

1-Hayrettin Kartal

Partililer arasında yüzü gülmeyip kimseye merhaba demediği iddia edilen ve sürekli seçim kaybeden bir ilçe başkanı olarak yorumlanıyor. Hele ki yerel seçimlerde belediye meclisi için önseçime karşı çıkması ve bu yönde imza toplaması bardağı taşırmış. Ayrıca atamalı il genel meclisine koyduğu üyenin istifa edip AKP’ye gitmesinin faturası O’na kesiliyor. 7 Haziran milletvekili seçimleri öncesinde adaylar açıklandığı gün gece Ankara’ya giderek “Ünal Demirtaş’ı istemiyor, Muhabbet Tezel’i istiyoruz” baskısı kurması da çokça konuşuluyor.

 

2-Yaşar Balcı

İyi bir partili ve sosyal. Başta yerel seçimler olmak üzere partili adayları desteklemediği iddia ediliyor. Ekibiyle birlikte kamuoyu gözünde “seçkinci” yaftası ısrarla vurgulanıyor. Ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamıyor ama örgütte de çok güçlü. Şu ana kadar yapılan tüm delege seçimlerini farklı kazandı. Arkasındaki örgüt gücü büyük. Bu hareketin içinde olanlar da Balcı’nın ilçe başkanı olması durumunda partide birliği sağlayamayacağını ve bölünmüşlüğün daha da keskinleşeceğini öne sürüyorlar. Vitrinde görülen isimlerle daha bugünden yerel seçimlerdeki belediye başkan adayının bile belli olduğunu ve bu ekibin seçim kazanmasının mümkün olmadığını da örneklemeleriyle anlatıyorlar.

 

3-Sertan Ocakçı

Abdüllatif  Şener’in partisinde kurucu olduğu çokça dillendiriliyor. Belediye meclisine atamalı listeden girdi. Meclis üyelerinin adayı olarak öne çıktı ve partide hem Kartal’a hem de Balcı’ya muhalif olanların “Her ikisi de olmasın Sertan Ocakçı olsun” sözleriyle dayatma içinde bulunarak taban yaratmaya çalıştıkları gözleniyor. O’nun da Hayrettin Kartal gibi kimseye selam vermeyen ve insan olarak bile  merhaba eksikliği içinde  partide heyecan yaratamayacağını partililer ifade ediyor. Gerek mesleki ve gerekse de belediye meclis üyesi olarak toplum ile iletişimi olmamasının ve bu konuda sosyalleşememesinin de eksileri arasında sıralandığı görülüyor.

 

CHP Kdz. Ereğli’de adı geçen üç adayın durumu partililerden elde ettiğim bakış açıları ve yorumları çerçevesinde budur.

Bu tespit nettir.

 

Peki sonuç?

Bazı CHP’lilerin partiyi çok sahiplenmeleri ve büyümesinden de rahatsızlık duydukları bilinen bir gerçek.

Bu sevgidir.

Ancak sevgi aşırı ve kontrolsüz olunca kıskançlığa döner ki, zarar vermeye başlar. CHP’lilerin birbirlerine olan sevgisizliğin temelinde belki de bu sevgiye dayalı kıskançlık vardır, ki olabilir.

“Benim olsun!” da, peki “biz” ne olacak?

“Ben” ile iktidar olunmuyor.

Parti büyümüyor.

Birlik sağlanamıyor.

Daha ötesi aynı görüş ve düşünceye sahip olup birlikte omuz omuza mücadele etmesi gerekenler arasında düşmanlığa varan olaylar da yaşanabiliyor.

Şu açıktır:

CHP’nin aldığı yüzde 25 oy rakamı blok değildir.

Yani CHP’ye ait bir oy oranı  olmayıp, bu oranda herşeye rağmen ve istemeye istemeye AKP iktidarından kurtulmak isteyen milyonların CHP’li olmayanların oyları da vardır.

Hemen bir örnek göstermek gerekir ise 1999 seçimlerinde yüzde 8,71 oranıyla barajın altında bile kalmıştır.

Seçmenler CHP’ye mecbur değildir. Sadece şartlara göre tercihlerini değiştirmektedirler.

Durum bu iken halen daha kendi içlerinde birlik ve beraberliği sağlamış bir fotoğraf  ortaya konulamayınca kişisel hırs ve inadın bedelini parti ödemektedir.

 

Şimdi ne olacak?

İkili değil, üçlü bloklaşmış olan CHP’de neden yeni bir isim öne çıkarılmaz?

Hemen söylenecek ilk söz “kim var?” olacaktır.  Oysa bu itirazın altında “kimse yok, bir tek ben” dayatması vardır.

Ancak bu gerekçe CHP’nin delegelerine saygısızlıktır.

CHP’nin tüm delegeleri ilçe başkanı ve yönetici olacak kapasitede birikim sahibi partililerdir.

Neden bir kadın düşünülmez?

Neden yeni isimlere teklif götürülerek “biz birbirimizle didişe didişe partiyi küçültüyoruz. Gelen siz güleç yüzünüz ve eksik etmeyeceğiniz merhaba ile önce birbirimize sevmeyi bize öğretin” denilemez mi?

Çok mu zor?

Şimdi bu üç  isimin egosu mu önemli yoksa CHP’mi önemli?

 

CHP’de ilçe başkanlığı yapacak o kadar çok isim var ki.

Alın size somut bir isim:

SHP’de de ilçe başkanlığı yapmış deneyimli bir isim olan İzzet Dertli.

Sonra mı?

Çoookkkk!..

Bakmak ile görmek arasındaki farkı bilmeyenler “Ben” noktasında belli kalıpların içinde dönüp dururken, ileri vitesini unutup giderler.

CHP’de “önce sevgi” sloganı çerçevesinde büyük bir bütünleşme hareketi başlatılmalı ve CHP’nin dışında kalanlar da ayrımsız partiye davet edilerek, görkemli katılımlarla yeni bir sinerji yaratılmalı.

Yoksa bu bölünmüşlük ile yeni bir heyecanın h’sının yakınından bile geçilemez.