Celal Kılıçdaroğlu bir celallendi ki, “abimi de kandırmışlar” dedi.

-Abisi?

-Kemal !

-Kemal Kim?

-Kılıçdaroğlu!

-CHP Genel Başkanı olan mı?

-Evet!

-Peki Celal Kılıçdaroğlu kim?

-Kemal’in kardeşi.

-Celal’in derdi ne?

- Celal Kılıçdaroğlu yürüdü. Demokratik hakkını kullanarak sesini yükseltip bir uyarıda bulunurken "Söke'den başladığım yürüyüşü Didim Belediyesi önünde noktalıyorum. FETÖ ile Didim Belediyesi arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarmak için yaptığım protestoya bu saatten itibaren bireysel olarak devam edeceğim. Didim Belediyesi ile FETÖ arasındaki bağlantının çözülmesi ve Didim'in geleceğine ipotek koyanların hesap vermesi için ölüm orucuna başlayacağım. Şimdi Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçemi vereceğim" dedi.

-Ne var bunda?

-Sana bana göre bir şey yok! Kemal Bey’e göre bir şey var ki, kardeşini partiden atmak için emir verdi!

-Ciddi misin?

-Ajanslar öyle yazıyor.

-Peki sonuç?

-Celal Kıçıldaroğlu bu emri öğrenince bastı istifayı!

-Vay anasını. Şu kardeşin kardeşe yaptığına bak!

-Eee bu işler böyledir. Beş parmağın beşi bir değil ki.

**

Türkiye işte böyle çok önemli işlerle uğraşıyor.

Öyle önemli ki, Cumhuriyet’in tehlike içinde bulunduğunu söyleyenlerin beklentilerini dikkate alan da yok.

Var ise yok ise meclis.

Orada olmak hepsinden önemli.

Ciddi işler mişler ağırlık yapar.

Bundan dolayıdır ki, toplumsal gaz alım operasyonları ile iki tık tık bir şık işlem tamam.

Bağır çağır.

At sat.

Gönder mönder.

Her şey temiz,

İsterse 10 değil 20 seçim kaybet önemli değil.

Otur oturduğun yerde.

Kime ne Celal’in dedikleri.

O’nun adı Celal.

Atarsın gider.

İsterse soyadı Kılıç ile başlasın.

Hiç fark etmez.

Ama!

“Attık gitti” dedirtmedi Celal.

O da “Attım gitti” deyiverdi.

Bu macerada böyle “Fin!” dedi.