O gün Bozhane’ydik!
Onlar, yüzler ve binlerle.
Sağcısı solcusu.
Yancısı ortacısı.
Kadını erkeği.
Genci yaşlısı.
Hep birlikte şehidimize hakkımızı helal etmek ve hakkını helal etmesini isteyerek gittik törene.
Şehidimiz Ereğli’nin Cemaller Köyü’nden Kader Acar.
Daha çiçeği burnunda nişanlı.
Göndermişler Suriye’ye.
Orada düştü şehit.
O gün, Bozhane’de uğurlama töreni vardı Kader’in.
Törende, bayraklar.
Törende, askerler.
Törende, gaziler.
Törende, yakınları.
Törende Ereğlililer.
Hep oradaydılar.
Dualar gökyüzünde savrulurken, insanın tüylerinin diken diken olmaması mümkün mü?
Şehit var orada şehit !
Can !
Canımız !
Törende Cami’nin Yalı Caddesi üzerinde de toplanmıştı vedaya gelenler.
Aralarında bir genç kız vardı.
Nasıl gözyaşı döküyordu hıçkırarak yanlarındaki kadınlarla birlikte.
Herkes ağlıyordu.
Acı büyük.
O kadar büyük ki, yüreklere sığmaz/sığmıyor.
Törene gelen herkes üzgündü.
Cami önünde üç kez “Hakkınızı helal ediyor musunuz?” sorusuna nasıl da öyle yüksek çıkmıştı ki “Helal olsun” sözleri.
Törende bir not var ki paylaşmam gerek.
Cenaze Bozhane’den araçla köyüne götürülmek üzere hareket ettiğinde Yalı Caddesi’ndeki kafelerin önünden önüne geçip fotoğraf çekmeye çalışırken, bir ses geldi uzaktan “Beni de çek!” diye.
Bir anda dondum kaldım.
Cenazeye katılmayıp orada kafelerde oturanlardan biriydi seslenen.
Döndüm ve baktım göz göze geldik ama dilimin ucuna geleni söylemedim.
Söyleyemedim!
Söylese idim, kendim haber olacaktım çünkü.
“Alışacaksınız!” demişlerdi.
Alıştık mı?
Şehit törenlerine katılmak yerine kafelerde oturmak daha mı önemli oldu?
Hatta bu acıyla dalga geçercesine “beni de çek!” diyebilecek kadar ulusal bilincimizden uzaklaşıyor muyuz?