Cumartesi gününün sabahına iki acı haber damga vurdu.
İlk haber bizden.
Ereğli’nin Yalı Köyleri’nden Cemaller’den geldi haber.
Kader Şehit düşmüş.
Nerede?
Yurt dışında.
Ta kan gölü olan Suriye taraflarında.
Sakın ola ki “ne işi var orada?” demeyin!
Gönderdiler de gitti.
Ne yapacaktı?
Vatan borcu bu.
Vatan borcu namus borcu.
Ödenmeli.
Ödenir de!
Kader de ödedi işte.
Emir demiri yine kesti ve iki aylık nişanlı Kader Acar şehit oldu.
Canımız öyle bir yandı ki!
Tarifi olanaksız.
Anlatılmaz!
Anlatılamaz…
Kader’in annesi yok.
Babası yok.
Sekiz kardeşli bir ailenin çocuğu olarak askere gittiğinde “en büyük hayalim köydeki babamın evini yaptırmak” demiş.
Baba evini yaptıramadı Kader.
Ama cenazesi gitti baba evine.
Acı !
Acımız.
Acılarımız.
**
İkinci haber uzaklardan geldi.
Ta, Küba’dan.
Fidel Castro veda etmiş dünyaya.
Giderken de öyle bir iz/izler bırakmış ki, ölüm de ne ki!
Hikaye ölüm.
Ölüm öldüremez Fidel’i.
Öldüremedi de!
Mıh gibi çivi çakmış dünyaya.
Adı kaldı insanlığa yadigar.
İnsan dostu Castro’un bedenine veda edecek şimdi dünya.
Ama o her yerde varlığını sürdürecek.
Yalın ve net.
Dağ gibi de…
Bizi bize bırakarak nihayet buluştular Che ile.
O dünyada.